liman von sanders
liman von sanders
https://yadi.sk/d/ZCNiFnDIpyjeN
Bu kitap, Malta'da tutuklu bulunduğum sıralarda
yazılmış, ülkeme döndükten sonra elimdeki belgelere
göre tamamlanmıştır.
Türkiye'deki beş yıllık çalışmam, savaş yıllarına
rastlamıştır. Bu süre içinde yalnız Dünya Savaşı'ndaki
düşmanlarımızla değil, Alman Askeri Kurulunun etkisini
azaltmak için çalışanlarla da sürekli mücadele etmek
şeklinde olmuştur.
Bu nedenle, bu zor zamanlarda özveri ve bağlılık
göstererek yanımdan ayrılmayan Alman ve Türk
arkadaşlarıma burada şükranlarımı sunarım!
Kasım 1919
Liman von Sanders
15 Haziran 1913'de Görkemli
imparatorun tahta çıktığı
günAskerî
Kurul'dan gelen bir yazıyla Türkiye'ye
gönderilecek Askeri Kurulun başkanlığını kabul edip
etmeyeceğim soruluyordu.
O tarihte ben, en kıdemli bir tümen komutanı olarak,
Alman Ordusunun Kassel'deki 22. Tümeninin
Komutanlığını yapıyordum. O zamana kadar Prusya
Ordusunda çeşitli hizmetlerde bulunmuş, uzun süre
Genelkurmay'da görev yapmış ve birçok ülkeye geziye
gitmiştim; ama ne Türkiye'yi görmüş, ne de oradaki
olaylarla ilgili incelemelerde bulunmuştum. Bu nedenle,
böyle bir öneriyle karşılaşacağım aklımın köşesinden
geçmiyordu.
Böyle bir makam için, Genelkurmay işlerinde deneyimli,
güçlü bir asker söz konusu olabilir. Son savaşta
komutanlarla kurmay subayların görevlerini birçok yerde
başaramadığı göz önünde tutulunca, generalin asıl
görevi, kurmay subayların iyi bir şekilde yetiştirilmesi
olacaktır. Bu nedenle, seçilecek generalin uzun süre
Kolordu Kurmay Başkanı olarak çalışmış bulunması ve
kolordunun kurmay subay eylemlerini başarıyla
yönetmiş olması gerekir. Ayrıca, emrindekilere dilediğini
yaptırabilecek bir kişilikte olması da gereklidir. Türkçe
bilmesi ve Türkiye hakkında bilgi sahibi olması
gerekmemektedir.
Türklerin en büyük makamında bulunan Sadrazam
Prens Sait Halim Paşa, hem Asyalı bir soylunun
yiğitliğini, hem de modern bir diplomatın niteliklerini
kendisinde toplamış bir insandı. Öteki nazırlar gibi çok
iyi Fransızca konuşuyordu. Çok sevimli bir kişiliği vardı.
İttihatçıların aşırı davranışlarına çok zaman engel olan
bu kısa boylu, çok hareketli insan, 1917 yılının Şubat
ayına kadar yerinde kalmasını bildi.
Sabah odasında gazete okurken Enver'in Harbiye
Nezaretine atandığını bildiren haberi görmüş ve gazete
elinden yere düşmüş. Orada bulunan yaverlerinden
birine, "Bu gazete Enver'in Harbiye Nazırı olduğunu
yazıyor. Bu nasıl olur, Enver henüz çok genç değil mi?"
diye hayretini dile getirmiş.
Bu haberi, olayın biricik tanığı olan yaverden duyduk.
Generalliğe yükselen Harbiye Nazırı Enver de, birkaç
saat sonra padişahı ziyarete gelmiş.
Enver'in nasıl olup da bu makamlara yükselebildiğini
düşündüğümüz zaman, padişahın İttihat ve Terakki
Komitesi karşısında ne kadar güçsüz durumda
bulunduğunu anlamış oluruz.
Benim için komite, her zaman, bir giz perdesine
bürünmüş gibi göründü. Bu komitenin kaç üyeden
oluştuğunu, bilinen birkaç 'baş'tan başka içinde daha
kimlerin bulunduğunu öğrenmek mümkün olmamıştır.
Zamanla öğrendim ki, komiteye giren bir subay
aleyhinde herhangi bir konuda harekete geçmek, tam
olarak sonuçsuz kalmaya mahkûm bir iştir.
Enver'in yüksek makama geçtikten sonra yaptığı ilk iş,
politika alanında kendisine rakip gördüğü Türk
subaylarını ordudan ayırmak oldu. Ocak 1914'te Enver,
1100 subayı birden emekliye ayırdı.
https://yadi.sk/d/ZCNiFnDIpyjeN
Bu kitap, Malta'da tutuklu bulunduğum sıralarda
yazılmış, ülkeme döndükten sonra elimdeki belgelere
göre tamamlanmıştır.
Türkiye'deki beş yıllık çalışmam, savaş yıllarına
rastlamıştır. Bu süre içinde yalnız Dünya Savaşı'ndaki
düşmanlarımızla değil, Alman Askeri Kurulunun etkisini
azaltmak için çalışanlarla da sürekli mücadele etmek
şeklinde olmuştur.
Bu nedenle, bu zor zamanlarda özveri ve bağlılık
göstererek yanımdan ayrılmayan Alman ve Türk
arkadaşlarıma burada şükranlarımı sunarım!
Kasım 1919
Liman von Sanders
15 Haziran 1913'de Görkemli
imparatorun tahta çıktığı
günAskerî
Kurul'dan gelen bir yazıyla Türkiye'ye
gönderilecek Askeri Kurulun başkanlığını kabul edip
etmeyeceğim soruluyordu.
O tarihte ben, en kıdemli bir tümen komutanı olarak,
Alman Ordusunun Kassel'deki 22. Tümeninin
Komutanlığını yapıyordum. O zamana kadar Prusya
Ordusunda çeşitli hizmetlerde bulunmuş, uzun süre
Genelkurmay'da görev yapmış ve birçok ülkeye geziye
gitmiştim; ama ne Türkiye'yi görmüş, ne de oradaki
olaylarla ilgili incelemelerde bulunmuştum. Bu nedenle,
böyle bir öneriyle karşılaşacağım aklımın köşesinden
geçmiyordu.
Böyle bir makam için, Genelkurmay işlerinde deneyimli,
güçlü bir asker söz konusu olabilir. Son savaşta
komutanlarla kurmay subayların görevlerini birçok yerde
başaramadığı göz önünde tutulunca, generalin asıl
görevi, kurmay subayların iyi bir şekilde yetiştirilmesi
olacaktır. Bu nedenle, seçilecek generalin uzun süre
Kolordu Kurmay Başkanı olarak çalışmış bulunması ve
kolordunun kurmay subay eylemlerini başarıyla
yönetmiş olması gerekir. Ayrıca, emrindekilere dilediğini
yaptırabilecek bir kişilikte olması da gereklidir. Türkçe
bilmesi ve Türkiye hakkında bilgi sahibi olması
gerekmemektedir.
Türklerin en büyük makamında bulunan Sadrazam
Prens Sait Halim Paşa, hem Asyalı bir soylunun
yiğitliğini, hem de modern bir diplomatın niteliklerini
kendisinde toplamış bir insandı. Öteki nazırlar gibi çok
iyi Fransızca konuşuyordu. Çok sevimli bir kişiliği vardı.
İttihatçıların aşırı davranışlarına çok zaman engel olan
bu kısa boylu, çok hareketli insan, 1917 yılının Şubat
ayına kadar yerinde kalmasını bildi.
Sabah odasında gazete okurken Enver'in Harbiye
Nezaretine atandığını bildiren haberi görmüş ve gazete
elinden yere düşmüş. Orada bulunan yaverlerinden
birine, "Bu gazete Enver'in Harbiye Nazırı olduğunu
yazıyor. Bu nasıl olur, Enver henüz çok genç değil mi?"
diye hayretini dile getirmiş.
Bu haberi, olayın biricik tanığı olan yaverden duyduk.
Generalliğe yükselen Harbiye Nazırı Enver de, birkaç
saat sonra padişahı ziyarete gelmiş.
Enver'in nasıl olup da bu makamlara yükselebildiğini
düşündüğümüz zaman, padişahın İttihat ve Terakki
Komitesi karşısında ne kadar güçsüz durumda
bulunduğunu anlamış oluruz.
Benim için komite, her zaman, bir giz perdesine
bürünmüş gibi göründü. Bu komitenin kaç üyeden
oluştuğunu, bilinen birkaç 'baş'tan başka içinde daha
kimlerin bulunduğunu öğrenmek mümkün olmamıştır.
Zamanla öğrendim ki, komiteye giren bir subay
aleyhinde herhangi bir konuda harekete geçmek, tam
olarak sonuçsuz kalmaya mahkûm bir iştir.
Enver'in yüksek makama geçtikten sonra yaptığı ilk iş,
politika alanında kendisine rakip gördüğü Türk
subaylarını ordudan ayırmak oldu. Ocak 1914'te Enver,
1100 subayı birden emekliye ayırdı.
liman von sanders
Reviewed by Unknown
on
02:33
Rating:
Hiç yorum yok: