Naima Tarihi
Naima Tarihi
https://yadi.sk/d/3ONYA6qHq5KGD
Naîmâ’nm kaynakları arasında Kazasker İsmeti Efendinin telif ettiği (Tevârîh Devlet-i Aliye) nin bulunmuş olması da muhtemeldir. Naîmâ, İsmeti Efendinin böyle bir eser yazmağa başlayarak, hayli ilerlediğini ve Ebünnecib risalesinin, Yavuz Sultan Seim’e intikali bahsini bu târihten aldığını söyler. (Naîmâ, Feyzullah Efendi vak’ası).
Bütün bunlardan sonra şu hususu da kaydetmek icabe- der ki Naîmâ yazdığı târihe, başka eserlerden sadece nakil- er yapmakla kalmamış, meselâ Peçevî ile Haşan Bey-zâdenin, Kâtip Çelebi ile Şârih el-menâr-zâde’nm, Maan oğlu, Vecihi ve Mehmed Halife’nin rivâyetlerini de karşılaştırmıştır.
Naîmâ, eserinin mukaddeme kısmım İbn Haldun, Âli ve Kâtip Çelebi gibi müelliflerin muhtelif kitaplarından hülâsa ve nakil suretiyle hazırlamıştır. Bu bakımdan fazla bir hususiyet arzetmez. Biz de bu kısımları, yalnız meâlen ve ihtisar etmek suretiyle naklettikten sonra, asıl metin kısmına geçeceğiz
Naîmâ târihi Türkiye’de dört defa tabedilmiştir. Birinci tab’ı, iki büyük cilt olarak 1147 senesinde, 500 nüsha olarak, İbrahim Müteferrika tarafından yapılmıştır. Birinci cildin başına Müteferrika’nm ilâve ettiği başlangıç, sonraki tab’la- rında da tekrar edilmiştir. İkinci tab’ın (yalnız birinci cilt) basıldığı târih 1259 dur. Üçüncü tab’ı (İstanbul - Matbaa-i Âmire 1280), sayfaları çerçeveli olarak altı cilttir. Dördüncü tab’ı (İstanbul, Matbaa-i Âmire 1281-1283) dir. Ve altı cilttir.
Benim elimde olan altı ciltlik Naîmâ târihinin altıncı cildinin sonunda (Maliye Nazırı Mustafa Fazıl paşanın .himmetiyle altı ciltlik târihin Matbaa-i Âmirede 1280 yılında tabe- dildiği) tazılıdır.
Naîmâ târihinin, doğrudan doğruya Naîmâ tarafından yazılmamış olması, bu mühim eserin ve bilhassa Naîmâ’nm kıymetini küçültmez. Bilâkis Naîmâ, Şârih el - menar-zâde ve Maan oğlu gibi müelliflerin yazdıkları eserlerin hâlen mevcut olmayışı dolayısiyle bu eserleri bize tanıtması ve nakletmesi bakımından büyük bir kıymeti hâizdir.
Naîmâ bilhassa ilm-ü nücuma düşkündür ve bunda vukuf sahibidir. Târihinde kaydettiği vak’alann ekserisini, yıldızları tetkik ederek neticelere bağlamağa meraklıdır. Aynı zamanda Naîmâ şiirle de meşgul olmuştur. Tezkerelerde bir kaç manzum parçaları vardır. Sâlim, onun bir beyti ile bir kıtasını, Safâî de tamamlanmamış olan iki gazelini almıştır.
Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, irâdesi, din ve devlet-i îslâmiyenin devam ve bekası cihetine taallûk etmiştir. Bunun bâriz (açık) delüi şudur ki, mülk ve memleketi ve İçtimaî heyeti kemiren bir hastalık başlayınca ol hâkim-i mutlak (Cenab-ı Hak) nice faydalı tedbirlerle bu fesadı ortadan kaldırır. Ve salâvat-ı şerife Resûl-ü Ekrem Muhammed Mustafa (S.A.) nın ruh-u münevverlerine olsun ki getirdiği sağlam şeriat ile kıyamete kadar hudutların muhafazası ve devlet işlerinin görülmesi, onun sünnet-i seniyyesine ittiba etmekle mümkün olur ve bütün ümmete saadetin başlangıcı olur. Bu cihetle bî’seti, âlemlere rahmettir.
https://yadi.sk/d/3ONYA6qHq5KGD
Naîmâ’nm kaynakları arasında Kazasker İsmeti Efendinin telif ettiği (Tevârîh Devlet-i Aliye) nin bulunmuş olması da muhtemeldir. Naîmâ, İsmeti Efendinin böyle bir eser yazmağa başlayarak, hayli ilerlediğini ve Ebünnecib risalesinin, Yavuz Sultan Seim’e intikali bahsini bu târihten aldığını söyler. (Naîmâ, Feyzullah Efendi vak’ası).
Bütün bunlardan sonra şu hususu da kaydetmek icabe- der ki Naîmâ yazdığı târihe, başka eserlerden sadece nakil- er yapmakla kalmamış, meselâ Peçevî ile Haşan Bey-zâdenin, Kâtip Çelebi ile Şârih el-menâr-zâde’nm, Maan oğlu, Vecihi ve Mehmed Halife’nin rivâyetlerini de karşılaştırmıştır.
Naîmâ, eserinin mukaddeme kısmım İbn Haldun, Âli ve Kâtip Çelebi gibi müelliflerin muhtelif kitaplarından hülâsa ve nakil suretiyle hazırlamıştır. Bu bakımdan fazla bir hususiyet arzetmez. Biz de bu kısımları, yalnız meâlen ve ihtisar etmek suretiyle naklettikten sonra, asıl metin kısmına geçeceğiz
Naîmâ târihi Türkiye’de dört defa tabedilmiştir. Birinci tab’ı, iki büyük cilt olarak 1147 senesinde, 500 nüsha olarak, İbrahim Müteferrika tarafından yapılmıştır. Birinci cildin başına Müteferrika’nm ilâve ettiği başlangıç, sonraki tab’la- rında da tekrar edilmiştir. İkinci tab’ın (yalnız birinci cilt) basıldığı târih 1259 dur. Üçüncü tab’ı (İstanbul - Matbaa-i Âmire 1280), sayfaları çerçeveli olarak altı cilttir. Dördüncü tab’ı (İstanbul, Matbaa-i Âmire 1281-1283) dir. Ve altı cilttir.
Benim elimde olan altı ciltlik Naîmâ târihinin altıncı cildinin sonunda (Maliye Nazırı Mustafa Fazıl paşanın .himmetiyle altı ciltlik târihin Matbaa-i Âmirede 1280 yılında tabe- dildiği) tazılıdır.
Naîmâ târihinin, doğrudan doğruya Naîmâ tarafından yazılmamış olması, bu mühim eserin ve bilhassa Naîmâ’nm kıymetini küçültmez. Bilâkis Naîmâ, Şârih el - menar-zâde ve Maan oğlu gibi müelliflerin yazdıkları eserlerin hâlen mevcut olmayışı dolayısiyle bu eserleri bize tanıtması ve nakletmesi bakımından büyük bir kıymeti hâizdir.
Naîmâ bilhassa ilm-ü nücuma düşkündür ve bunda vukuf sahibidir. Târihinde kaydettiği vak’alann ekserisini, yıldızları tetkik ederek neticelere bağlamağa meraklıdır. Aynı zamanda Naîmâ şiirle de meşgul olmuştur. Tezkerelerde bir kaç manzum parçaları vardır. Sâlim, onun bir beyti ile bir kıtasını, Safâî de tamamlanmamış olan iki gazelini almıştır.
Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, irâdesi, din ve devlet-i îslâmiyenin devam ve bekası cihetine taallûk etmiştir. Bunun bâriz (açık) delüi şudur ki, mülk ve memleketi ve İçtimaî heyeti kemiren bir hastalık başlayınca ol hâkim-i mutlak (Cenab-ı Hak) nice faydalı tedbirlerle bu fesadı ortadan kaldırır. Ve salâvat-ı şerife Resûl-ü Ekrem Muhammed Mustafa (S.A.) nın ruh-u münevverlerine olsun ki getirdiği sağlam şeriat ile kıyamete kadar hudutların muhafazası ve devlet işlerinin görülmesi, onun sünnet-i seniyyesine ittiba etmekle mümkün olur ve bütün ümmete saadetin başlangıcı olur. Bu cihetle bî’seti, âlemlere rahmettir.
Naima Tarihi
Reviewed by Unknown
on
01:28
Rating:
Hiç yorum yok: