Mehmed Zeki Pakalın - Son Sadrazamlar ve Başvekiller
Mehmed Zeki Pakalın - Son Sadrazamlar ve Başvekiller
https://yadi.sk/d/Mkc2uDJBq47uS
Osmanlı devletinde idare makinesinin başında bulunan
zatın «Sadrâzam» Unvanını alması Kanunî Sultan
Süleyman zamanından başlar. Ondan evvel ilk zamanlarda
«Vezir», daha sonraları vezirler çoğalınca, «Veziriazam
» deniliyordu.
Vezir; muin manasınadır. Hükümdarın muavini
ve yardımcısı demekdir. Bu ünvan Abbasî devletinin
bidayetinde zuhur etmiş ve ilk defa (Ebu Selemetülhilâl)
e verilmişdir. Mağrib devletlerile «Endülüs» de verize
«Hâcıb» denilirdi. Hâcib; perdedar demekdir. Emire
odasının perdesini tutacak kadar yaklaşmasından dolayı
bu ünvanı almış idi. Türk devletlerinin bazılarında
«Ata Bek» tâbiri kullanılmışdır. Osmanlılarda da «Lala»
tâbiri an’ane olmuşdu.
«Sadrâzam»; «sadır» ile «a’zam» kelimelerinin birleşmesinden
meydana gelmişdir. «Sadır» kelimesi baş,
yukarı demek olduğu gibi «a’zam» da daha büyük demekdir.
Şu halde «Sadrâzam» en büyük vezir demek
olur.
Padişahın mutlak vekili olduğuna delâlet etmek
üzere Sadrâzamlara «Möhri Hümayun» verilmesi Abbasî
halifelerini takliden vâki’ olmuşdur. Evvelleri Möhri
Hümayun yüzükde idi, Sadrâzamlar parmaklarına takarlardı.
Sonraları ince zincire ilişdirilmiş altın kise içinde
boyunlarına takıp ceblerinde taşımak âdet oldu. Eski
Sadârazamlar möhürden ayrılmağı mansıbdan ukaklaşmakla
bir saydıkları için gece dahi koyunlarında saklarlardı.
Âli Paşanın hamama bile möhürle girdiği söyleniyor.
Ecnebi hükümdarlara yazılan «Namei Hümayun»
ların zarfı bu möhür ile möhürlenirdi.
Sadrâzam ünvanı üç kerre Başvekâlete tahvil olunmuşdur:
1838 (H. 1254), 1878 (H. 1295), 1878 (H. 1296).
tik defasında on dört buçuk ay, İkincisinde yüz on dört gün, üçüncüsünde de üç buçuk sene kadar türmüşdür.
Son Vak’anüvis Abdürrahman Şeref Efendinin dediği
gibi [Tarih Müsahabeleri, sahife 264], «bu ünvan
tebeddülü esasa hizmet etmeyip, göz boyama kabilindendir.
»
Sadrâzam unvanı Osmanlı saltanatının sonuna kadar
devam etmiş, ve saltanatla beraber tarihe karışmışdır.
Osmanlılar zamanında «Şeyhülislâm» lık makamını
işgal edenler için « <>-j* = Devhat-üUmeşayih»,
«Reisülküttab» lar için « i— = Sefinet-ür-rüesa»,
«Kaptan Paşalar•» için « J- = Harita-i-
Kaptanan», hattâ «Darüssaade Ağalan» için « *ıyüı<Ju»-
=: Hamile-tül-Kübera» adlı eserler gibi Sadrâzamlar için
de « = Hadika-tül-vüzera» Unvanlı eser vûcude
getirilmişdir. Üçüncü Sultan Ahmed zamanı şair
ve âlimlerinden olan Osmanzade Ahmed Taib (ölümü
1723) in eseri bulunan « » ya (Dilâverzade Ömer
Efendi), (Ahmed Cavid Bey), (Bağdadlı Abdülfettah
Şefkat Efendi) ve en son olmak üzere de (Rif’at Efendi)
tarafından zeyiller yazılmış, evvelkiler bir arada,
ve sonuncusu da « jfİjJ-ljjj = Verd-ül-Hadaik» ünvan
ile taş başması olarak ayrıca basılmış dır. Rifat Efendinin
zeylinde Yusuf Ziya Paşa ile Yusuf Kâml Paşa arasındaki
yirmi dört sadrâzamın tercemei hali yazılıdır.
îşte «Son Sadrâzamlra ve Başvekiller» Rifat Efendinin
bırakdığı Mahmud Nedim Paşadan başlıyarak Tevfik
Paşa ile sona eren sadrâzamları ihtiva edecek ve bu
itibarla «Hadikat-ül-Vüzera» nm sonuncu ve tamamlayıcı
zeyli olacaktır.
Senelerce çalışmanın mahsulü olan bu eserimle son
zaman tarihinin aydınlanmasına bir parçacık olsun hizmet
edebildimse ne şeref! Kadıköy, 16 Mart 1940
https://yadi.sk/d/Mkc2uDJBq47uS
Osmanlı devletinde idare makinesinin başında bulunan
zatın «Sadrâzam» Unvanını alması Kanunî Sultan
Süleyman zamanından başlar. Ondan evvel ilk zamanlarda
«Vezir», daha sonraları vezirler çoğalınca, «Veziriazam
» deniliyordu.
Vezir; muin manasınadır. Hükümdarın muavini
ve yardımcısı demekdir. Bu ünvan Abbasî devletinin
bidayetinde zuhur etmiş ve ilk defa (Ebu Selemetülhilâl)
e verilmişdir. Mağrib devletlerile «Endülüs» de verize
«Hâcıb» denilirdi. Hâcib; perdedar demekdir. Emire
odasının perdesini tutacak kadar yaklaşmasından dolayı
bu ünvanı almış idi. Türk devletlerinin bazılarında
«Ata Bek» tâbiri kullanılmışdır. Osmanlılarda da «Lala»
tâbiri an’ane olmuşdu.
«Sadrâzam»; «sadır» ile «a’zam» kelimelerinin birleşmesinden
meydana gelmişdir. «Sadır» kelimesi baş,
yukarı demek olduğu gibi «a’zam» da daha büyük demekdir.
Şu halde «Sadrâzam» en büyük vezir demek
olur.
Padişahın mutlak vekili olduğuna delâlet etmek
üzere Sadrâzamlara «Möhri Hümayun» verilmesi Abbasî
halifelerini takliden vâki’ olmuşdur. Evvelleri Möhri
Hümayun yüzükde idi, Sadrâzamlar parmaklarına takarlardı.
Sonraları ince zincire ilişdirilmiş altın kise içinde
boyunlarına takıp ceblerinde taşımak âdet oldu. Eski
Sadârazamlar möhürden ayrılmağı mansıbdan ukaklaşmakla
bir saydıkları için gece dahi koyunlarında saklarlardı.
Âli Paşanın hamama bile möhürle girdiği söyleniyor.
Ecnebi hükümdarlara yazılan «Namei Hümayun»
ların zarfı bu möhür ile möhürlenirdi.
Sadrâzam ünvanı üç kerre Başvekâlete tahvil olunmuşdur:
1838 (H. 1254), 1878 (H. 1295), 1878 (H. 1296).
tik defasında on dört buçuk ay, İkincisinde yüz on dört gün, üçüncüsünde de üç buçuk sene kadar türmüşdür.
Son Vak’anüvis Abdürrahman Şeref Efendinin dediği
gibi [Tarih Müsahabeleri, sahife 264], «bu ünvan
tebeddülü esasa hizmet etmeyip, göz boyama kabilindendir.
»
Sadrâzam unvanı Osmanlı saltanatının sonuna kadar
devam etmiş, ve saltanatla beraber tarihe karışmışdır.
Osmanlılar zamanında «Şeyhülislâm» lık makamını
işgal edenler için « <>-j* = Devhat-üUmeşayih»,
«Reisülküttab» lar için « i— = Sefinet-ür-rüesa»,
«Kaptan Paşalar•» için « J- = Harita-i-
Kaptanan», hattâ «Darüssaade Ağalan» için « *ıyüı<Ju»-
=: Hamile-tül-Kübera» adlı eserler gibi Sadrâzamlar için
de « = Hadika-tül-vüzera» Unvanlı eser vûcude
getirilmişdir. Üçüncü Sultan Ahmed zamanı şair
ve âlimlerinden olan Osmanzade Ahmed Taib (ölümü
1723) in eseri bulunan « » ya (Dilâverzade Ömer
Efendi), (Ahmed Cavid Bey), (Bağdadlı Abdülfettah
Şefkat Efendi) ve en son olmak üzere de (Rif’at Efendi)
tarafından zeyiller yazılmış, evvelkiler bir arada,
ve sonuncusu da « jfİjJ-ljjj = Verd-ül-Hadaik» ünvan
ile taş başması olarak ayrıca basılmış dır. Rifat Efendinin
zeylinde Yusuf Ziya Paşa ile Yusuf Kâml Paşa arasındaki
yirmi dört sadrâzamın tercemei hali yazılıdır.
îşte «Son Sadrâzamlra ve Başvekiller» Rifat Efendinin
bırakdığı Mahmud Nedim Paşadan başlıyarak Tevfik
Paşa ile sona eren sadrâzamları ihtiva edecek ve bu
itibarla «Hadikat-ül-Vüzera» nm sonuncu ve tamamlayıcı
zeyli olacaktır.
Senelerce çalışmanın mahsulü olan bu eserimle son
zaman tarihinin aydınlanmasına bir parçacık olsun hizmet
edebildimse ne şeref! Kadıköy, 16 Mart 1940
Mehmed Zeki Pakalın - Son Sadrazamlar ve Başvekiller
Reviewed by Unknown
on
05:52
Rating:
Hiç yorum yok: