Ibni Sina
Ibni Sina
https://yadi.sk/d/hj9CO1xWpuGdP
Siyah, beyaz, acı, tadı ve diğer cisimlerin hali de böyledir. Duyular onların parçalarının benzerliğine delalet etmekle beraber, bunlar arasında zıddına dönüşmeyi kabul eden bir (cisim) bulunabilir. Bu (cisim) zıddına dönüştüğünde ise, bu dönüşüm bir şeyin açığa çıkması, onun zıddının da içte gizlenmesiyle olmaz. Aksine soğuk bir şeyin dışı ısındığında onun içi de ısınır. Şayet gizli durumda olan, muhal olan girişim için yeterli olsaydı, sıcak soğuktan, soğuk da sıcaktan ayrılıncaya kadar dağıldığında her bir halde daha büyük bir mekân kaplaması gerekirdi ki durum böyle değildir. Çünkü sıcağı soğuktan ayırıp açığa çıkaran dağılma ona (cisme) eklenir ve onun büyük olmasını gerektirir. Soğuğu ayırt eden dağılma ise duyuyla algılanabilecek miktarda hacmi azaltır. Şayet soğuğun ortaya çıkması aşırı girişimi ve girişim de daha çok gizliliği gerektirseydi, açığa çıkma gizlenme olurdu. Girişimliliğin her iki girişene de aynı hükmü gerektirmesi nedeniyle onlardan her birinin diğeriyle olan hükmü diğerinin onunla olan hükmüdür.
Bu durumda gizli olan yakınlaşma yoluyla gizli ise, kaçınılmaz olarak gizli olana ait ve ona özgü bir yeri (hayyizi) olmalıdır ve gizli olanın içi -cisimsel içini kast ediyorum- dışının zıddı olur. Duyuda böyle bir durum mevcut değildir. Bu oluş da ancak duyusal varlıktır. Dolayısıyla bu gerçekte var değildir. Sonra örnek olarak sudan kendisinde gizli olan hava ortaya çıkmak istediğinde, bu hava suda iken ihtiyaç duyduğu mekândan daha büyük bir mekâna ihtiyaç duyar. Daha önceki hacmi ve miktarı üzere olsaydı, ancak bu mekânı kadar bir mekâna muhtaç olacağı bilinmektedir. Bu durumda ya o (hava) parçaların hacim olarak artması ya yeni bir havanın oluşması ya da boşluğun vuku bulması kaçınılmazdır.
Aynı şekilde ağırlık ve hafiflik gibi fiil ve edilgiye uğramayan niteliklerden olan nitelikler de yalın cisimlerin kendileriyle ana element olması bakımından ana element olduğu ayrımlara dâhil olmaz. Sonra dokunmaya ait nitelikler farklı mertebelerdedirler. Hepsi aynı derecede olmayıp aksine bazısı bazısından daha öncedir. Şu sıralama hepsini kapsar ki bu da dokunulur niteliklerin sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk, saydamlık (letafet), kabalık (galaz), yapışkanlık (lüzuce), gevreklik (heşaşe), kuruluk (cifaf), ıslaklık (belle), katılık (salabe), esneklik (leyyin), sertlik (huşune) ve yumuşaklık (melasse) olmasıdır.
'Saydam' iki anlama gelir: İlki kıvamın inceliği, diğeri ise çok küçük parçalara ayrılmayı kabul etme. Kabalık bu ikisine karşılık gelir. Genleşme de saydam olana bu ilk anlamda benzer görünüyor, ancak genleşme, her ne kadar ona tabi olup saydamlık gerektirme (melzum) delaletiyle ona delalet etse de, saydamlık üzerine ilave bir anlam gerektirir. Genleşme ise ona zımnî delalet ile delalet eder. Bunun nedeni genleşmenin iki anlamda kullanılan bir isim olmasıdır.
Bunlardan ilki maddenin nicelikte incelerek yayılmasıdır. Bu anlam incelikle beraber hacim artışını içerir ve onda hacmi daha küçük olan diğer bir şeye veya kendisinden başkasına bir izafet olur. Diğeri havaya nispetle su gibidir. Başkası ise aşırı yoğunlaşıp aşırı derecede genleştiğinde tek bir su (tanesinin) kendisine nispeti gibidir. Bu izafet olmasaydı ilki saydamlık ve incelik isminin anlamında olacaktı.
https://yadi.sk/d/hj9CO1xWpuGdP
Siyah, beyaz, acı, tadı ve diğer cisimlerin hali de böyledir. Duyular onların parçalarının benzerliğine delalet etmekle beraber, bunlar arasında zıddına dönüşmeyi kabul eden bir (cisim) bulunabilir. Bu (cisim) zıddına dönüştüğünde ise, bu dönüşüm bir şeyin açığa çıkması, onun zıddının da içte gizlenmesiyle olmaz. Aksine soğuk bir şeyin dışı ısındığında onun içi de ısınır. Şayet gizli durumda olan, muhal olan girişim için yeterli olsaydı, sıcak soğuktan, soğuk da sıcaktan ayrılıncaya kadar dağıldığında her bir halde daha büyük bir mekân kaplaması gerekirdi ki durum böyle değildir. Çünkü sıcağı soğuktan ayırıp açığa çıkaran dağılma ona (cisme) eklenir ve onun büyük olmasını gerektirir. Soğuğu ayırt eden dağılma ise duyuyla algılanabilecek miktarda hacmi azaltır. Şayet soğuğun ortaya çıkması aşırı girişimi ve girişim de daha çok gizliliği gerektirseydi, açığa çıkma gizlenme olurdu. Girişimliliğin her iki girişene de aynı hükmü gerektirmesi nedeniyle onlardan her birinin diğeriyle olan hükmü diğerinin onunla olan hükmüdür.
Bu durumda gizli olan yakınlaşma yoluyla gizli ise, kaçınılmaz olarak gizli olana ait ve ona özgü bir yeri (hayyizi) olmalıdır ve gizli olanın içi -cisimsel içini kast ediyorum- dışının zıddı olur. Duyuda böyle bir durum mevcut değildir. Bu oluş da ancak duyusal varlıktır. Dolayısıyla bu gerçekte var değildir. Sonra örnek olarak sudan kendisinde gizli olan hava ortaya çıkmak istediğinde, bu hava suda iken ihtiyaç duyduğu mekândan daha büyük bir mekâna ihtiyaç duyar. Daha önceki hacmi ve miktarı üzere olsaydı, ancak bu mekânı kadar bir mekâna muhtaç olacağı bilinmektedir. Bu durumda ya o (hava) parçaların hacim olarak artması ya yeni bir havanın oluşması ya da boşluğun vuku bulması kaçınılmazdır.
Aynı şekilde ağırlık ve hafiflik gibi fiil ve edilgiye uğramayan niteliklerden olan nitelikler de yalın cisimlerin kendileriyle ana element olması bakımından ana element olduğu ayrımlara dâhil olmaz. Sonra dokunmaya ait nitelikler farklı mertebelerdedirler. Hepsi aynı derecede olmayıp aksine bazısı bazısından daha öncedir. Şu sıralama hepsini kapsar ki bu da dokunulur niteliklerin sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk, saydamlık (letafet), kabalık (galaz), yapışkanlık (lüzuce), gevreklik (heşaşe), kuruluk (cifaf), ıslaklık (belle), katılık (salabe), esneklik (leyyin), sertlik (huşune) ve yumuşaklık (melasse) olmasıdır.
'Saydam' iki anlama gelir: İlki kıvamın inceliği, diğeri ise çok küçük parçalara ayrılmayı kabul etme. Kabalık bu ikisine karşılık gelir. Genleşme de saydam olana bu ilk anlamda benzer görünüyor, ancak genleşme, her ne kadar ona tabi olup saydamlık gerektirme (melzum) delaletiyle ona delalet etse de, saydamlık üzerine ilave bir anlam gerektirir. Genleşme ise ona zımnî delalet ile delalet eder. Bunun nedeni genleşmenin iki anlamda kullanılan bir isim olmasıdır.
Bunlardan ilki maddenin nicelikte incelerek yayılmasıdır. Bu anlam incelikle beraber hacim artışını içerir ve onda hacmi daha küçük olan diğer bir şeye veya kendisinden başkasına bir izafet olur. Diğeri havaya nispetle su gibidir. Başkası ise aşırı yoğunlaşıp aşırı derecede genleştiğinde tek bir su (tanesinin) kendisine nispeti gibidir. Bu izafet olmasaydı ilki saydamlık ve incelik isminin anlamında olacaktı.
Ibni Sina
Reviewed by Unknown
on
00:54
Rating:
Hiç yorum yok: