honore de balzac
honore de balzac
Dışımızda yaşam adına ne varsa hepsini, öldüren bu
korkunç yıkım belki de hiçbir zaman Markizi’n başına
geleni kadar zorlu, tam, aynca koşullarcada büsbütün
ağırlaştırılmış olmamıştır. Dünya yasalarını gözetmek
için, isteklerine hiçbir zaman yerine getirmemiş olduğu,
sevdiği genç, iyi ruhlu bir adam onun toplumca bir kadının
şerefi denilen şeyini kurtarmak uğruna ölmüştü.
Kime söyleyebilirdi: “Acı çekiyorum!” diye? Gözyaşları
kocasını —yıkımın ilk nedeni olan adamı— küçük
düşürürdü. Yanıp yakınmasmı yasalar, gelenekler yasak
ediyordu; bir kadın arkadaşı bundan sevinir, bir erkek
umutlanırdı. Hayır, bu dertli kadıncağız istediği gibi
ancak çölde ağlayabilirdi; orada ya kendisi acısını yer
bitirirdi, ya acısı onu; ya kendisi ölürdü, ya da içinde
bir şey, belki de vicdanı.
https://yadi.sk/d/ZL7tllyNpuG7g
Markiz o sırada otuz yaşındaydı. Biçimce biraz çerden-
çöpten, aşırı incelikte ise de, güzeldi. En büyük çekiciliği
yüzündeydi: Bu yüzdeki durgunluk ruhundaki
şaşırtıcı derinliği açığa vuruyordu. Işıltılarla doluyken
gene de sürekli bir düşünceyle örtülü gibi görünen gözleri
ateşli bir yaşamı, en geniş anlamda bir kendinden
vazgeçmeyi belirtiyordu. Gözkapakları hemen hemen
hep safçasına yere doğru inikti; pek seyrek yukarı kalkardı.
Çevresine şöyle-bir bakarsa, üzüntülü bir tavırla
bakardı; gözlerinin ateşini gizli düşüncelere saklıyor
derdiniz. Kafası içinde boyuna bugünden düne, kalabalıktan
yalnızlığa doğru doğan tepkinin gizlerini bulmaya
çalışıyorsa, ruhu da bir bakıma çektiği acılardan dolayı
böbürlenen bir gönlün gizleri içine girebilmek için
ondan daha az ilgi duymuyordu.
Öte yandan, Markiz’in hiçbir yanı da en başta aşıladığı
düşünceleri yalancı çıkarmıyordu. Çok uzun saçlı
kadınların hemen hemen hepsi gibi, onun da teni soluk,
apaktı. Derisi görülmemiş incelikteydi —ki bu pek
az yanıltan bir belirtidir— gerçek bir duygululuğu belirtiyordu.
Çinli çizerler yaptıkları o düşü-andırır yüzlere
bir bitmişlik, bir eksikliksizlik verirler ki Markizdin
yüz çizgilerinde de bu vardı; gerçek duygululuğunu bu
da doğruluyordu. Boynu biraz uzuncaydı belki ama, bu
biçim boyunlar en zarifidir, kadın başlarına yılanın o
büyüleyici dalgalanmalarını andıran bir kıvraklık verir.
Uzaktan bakana en gizli özellikleri açığa vuran binbir
belirtiden hiçbiri olmasa bile, başın kımıldanışlarını,
boynun kıvrılışlarını gözlemek bir kadın üzerine yargı
vermeye yeter; bunların hepsi pek çeşitli, pek anlamlıdır.
Dışımızda yaşam adına ne varsa hepsini, öldüren bu
korkunç yıkım belki de hiçbir zaman Markizi’n başına
geleni kadar zorlu, tam, aynca koşullarcada büsbütün
ağırlaştırılmış olmamıştır. Dünya yasalarını gözetmek
için, isteklerine hiçbir zaman yerine getirmemiş olduğu,
sevdiği genç, iyi ruhlu bir adam onun toplumca bir kadının
şerefi denilen şeyini kurtarmak uğruna ölmüştü.
Kime söyleyebilirdi: “Acı çekiyorum!” diye? Gözyaşları
kocasını —yıkımın ilk nedeni olan adamı— küçük
düşürürdü. Yanıp yakınmasmı yasalar, gelenekler yasak
ediyordu; bir kadın arkadaşı bundan sevinir, bir erkek
umutlanırdı. Hayır, bu dertli kadıncağız istediği gibi
ancak çölde ağlayabilirdi; orada ya kendisi acısını yer
bitirirdi, ya acısı onu; ya kendisi ölürdü, ya da içinde
bir şey, belki de vicdanı.
https://yadi.sk/d/ZL7tllyNpuG7g
Markiz o sırada otuz yaşındaydı. Biçimce biraz çerden-
çöpten, aşırı incelikte ise de, güzeldi. En büyük çekiciliği
yüzündeydi: Bu yüzdeki durgunluk ruhundaki
şaşırtıcı derinliği açığa vuruyordu. Işıltılarla doluyken
gene de sürekli bir düşünceyle örtülü gibi görünen gözleri
ateşli bir yaşamı, en geniş anlamda bir kendinden
vazgeçmeyi belirtiyordu. Gözkapakları hemen hemen
hep safçasına yere doğru inikti; pek seyrek yukarı kalkardı.
Çevresine şöyle-bir bakarsa, üzüntülü bir tavırla
bakardı; gözlerinin ateşini gizli düşüncelere saklıyor
derdiniz. Kafası içinde boyuna bugünden düne, kalabalıktan
yalnızlığa doğru doğan tepkinin gizlerini bulmaya
çalışıyorsa, ruhu da bir bakıma çektiği acılardan dolayı
böbürlenen bir gönlün gizleri içine girebilmek için
ondan daha az ilgi duymuyordu.
Öte yandan, Markiz’in hiçbir yanı da en başta aşıladığı
düşünceleri yalancı çıkarmıyordu. Çok uzun saçlı
kadınların hemen hemen hepsi gibi, onun da teni soluk,
apaktı. Derisi görülmemiş incelikteydi —ki bu pek
az yanıltan bir belirtidir— gerçek bir duygululuğu belirtiyordu.
Çinli çizerler yaptıkları o düşü-andırır yüzlere
bir bitmişlik, bir eksikliksizlik verirler ki Markizdin
yüz çizgilerinde de bu vardı; gerçek duygululuğunu bu
da doğruluyordu. Boynu biraz uzuncaydı belki ama, bu
biçim boyunlar en zarifidir, kadın başlarına yılanın o
büyüleyici dalgalanmalarını andıran bir kıvraklık verir.
Uzaktan bakana en gizli özellikleri açığa vuran binbir
belirtiden hiçbiri olmasa bile, başın kımıldanışlarını,
boynun kıvrılışlarını gözlemek bir kadın üzerine yargı
vermeye yeter; bunların hepsi pek çeşitli, pek anlamlıdır.
honore de balzac
Reviewed by Unknown
on
00:48
Rating:
Hiç yorum yok: