hermann hesse

hermann hesse



https://yadi.sk/d/hrOp6GlapuEoy



"Umarım Goethe sağlığında böyle görünmemiştir!" dedim.
"Bu ne oldum delisi, bu soylu poz, kendisini seyreden biz saygın
kişilere göz süzen bu haşmetli eda, erkeksi bir yüzey altında
saklı bu alabildiğine ince duygusallık! İnsan ondaki pek çok
şeyi beğenmeyebilir nihayet, nitekim kendim de dünyaları ben
yarattım diyen bu yaşlı kişide sık sık pek çok kusur bulmuşumdur,
ama onun böyle bir gravürünü yapmak, yo yo, bu kadarı
da fazla."
Evin hanımı fincanlara kahve doldurdu, sonra pek üzgün
bir yüzle acele odadan çıkıp gitti. Kocası biraz ne diyeceğini bilemeyerek,
biraz sitemli, resmin karısına ait olduğunu ve karısının
bu resmi pek sevdiğini açıkladı. "Nesnel bakımdan haklı
olsanız bile, ki ben katılmıyorum bu eleştiriye, düşüncenizi bu
kadar sert bir şekilde dile getirmeniz doğru değil."
"Haklısınız," diye yanıtladım. "Ne yapayım ki bir alışkanlık
benimkisi, kötü bir huy, her zaman düşündüklerimi akla gelebilecek
en kaba biçimde açığa vururum. Hem Goethe de, keyfi
yerinde olduğu zamanlar böyle yapmıştır hep. Kuşkusuz bu
tatlı, bu darkafalı salon Goethesi konuşurken asla kaba, asla
gerçek ve dolaysız bir ifade kullanmazdı. Sizden ve eşinizden
özür dilerim, lütfen benim bir şizofren olduğumu söyleyin kendisine.
İzninizle de artık gitmek istiyorum."

"Görüyorsunuz işte," dedim sabırsızlıkla. "Gerçekten haklıymışım!
Siz bana bir şeyi yap diyeceksiniz de ben yapmayacağım,
beni bunun kadar üzecek bir başka şey olamaz. Gelgelelim,
bu son isteğinizi yerine getiremeyeceğim. Shimmy bilmem
çünkü, valsi de, polkayı da, artık isimleri neyse öbür dansları
da bilmem, hayatımda dans etmesini hiç öğrenmedim. Gördünüz
mü, her şey düşündüğünüz kadar basit değilmiş."
Güzel kız, kan kırmızısı dudaklarıyla gülümsedi, alagarson
tıraşlı gencecik başını salladı. Ona bakarken bir ara kendisini
Rosa Kreisler'e, yeniyetmelik dönemimde gönlümü kaptırdığım
kıza benzettim. Ama Rosa buğday tenliydi, koyu renk saçları
vardı. Hayır, yabancı kız bana birini anımsatıyordu ama,
bilmiyordum kimi. Bildiğim tek şey, ilkgençlik yıllarımda tanıdığım
biriydi bu, yeniyetmelik yıllarımdan biri.
"Ağır ol bakayım," diye yanıtladı kız, "ağır ol! Dans edemezsin
demek ha? Hiç dans edemezsin demek? One-step* dansını
bile yapamazsın demek? Bir de tutmuşsun, Tanrı bilir, hayatın
seni ne kadar uğraştırdığından söz açıyorsun! Yalan attın
demek delikanlı, bu yaşta sana yakışmıyor doğrusu. Öyle ya,
dans etmek isteğini bile duymazken, yaşamanın seni ne çok sıkıntıya
soktuğunu söylemeye nasıl dilin varıyor bilmem."
"Ama dans etmesini bilmiyorsam! Hiç öğrenmedim ki!"
Güldü.
"Okuyup yazmasını öğrendin ama, öyle değil mi? Hesap
kitap da öğrendin, belki Latince, Fransızca ve bunun gibi bir
sürü şey de öğrenmişsindir. Bahse girerim ki on ya da on iki yıl
okulda okudun, üniversiteye de gittin belki, hatta belki doktora
da yaptın, belki Çince ya da İspanyolca da biliyorsundur. Bilmiyor
musun yoksa? Gördün mü! Ama birkaç saatlik dans dersine
biraz zaman, biraz para ayıramadın! Şu işe bak sen!"
"Kabahat anne ve babamda," dedim kendimi haklı çıkarmaya
çalışarak. "Onlar benim Latince, Yunanca ve daha başka
bir sürü şey öğrenmemi istedi, ama dans etmeyi öğrenmeme
izin vermediler; bizde moda değildi dans etmek, anne ve babam
da hiç dans etmezdi."
hermann hesse hermann hesse Reviewed by Unknown on 00:33 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.