Medeniyet dönüşümleri
"Doğu"-"Batı"
şeklindeki bir ayrımın gerekçesi/dayanağı, bu iki kümenin
düşünce sistemlerindeki, yani parametrelerindeki, doğru-yanlış cetvellerindeki,
yadsınamaz farklılık olmalıdır.
"Batı zihniyetini" şekillendiren,
parametrelerini, doğru-yanlış
cetvellerini
tanzim
eden, eski Yunan'dır. Demokritos'un "kainatı" atomlar ve
boşluktan ibaretti. Eflatun 'un "dünyası" keskin üçgenlerle doluydu. Aristo'nun
mantığı "siyah-beyaz" kurallarla; Bir şey ya A'dır, ya da A değildir,
hem
A' dır, hem de A değildir,
olmaz.
Aristo'yu
izleyen kuşaklar, aklı ve kainatı onun mantığı ve bilimsel
eğilimleri doğrultusunda
algılamayı sürdürdüler. Çağdaş bilim, matematik,
mantık ve kültür, dünyanın siyah-beyaz olduğu ve bu niteliğinin
değişmezliği
esasına dayalıdır. Böylece, ağzımızdan çıkan her hüküm, ya
doğru ya da yanlıştır. Her yasa,
her yönetmelik, her kural,
kesin olmalıdır.
Dijital
bilgisayarın 0/1 sistemi, siyah-beyaz dünya anlayışının, doğrusal
mantığın zaferidir.
"Doğru düşünme sanatı", 2000 yıldır Aristo'dan sorulur. "Batılı" matematiği
de,
dünyayı da, Aristo'nun siyah-beyaz mantığı ile açıklayagelmiştir.
Hem
davacıya, hem davalıya
"Haklı!" olduğunu söyleyen, ikisinin birden haklı
olamayacağına işaret eden mahkeme katibine "Sen
de haklısın
!"
diyen Hoca Nasrettin, saçmalıyordur,
komiktir.
"Batı" kültürleri,
edebiyatları, siyasetleri, mantık ve
bilimden uzaklaşmak,
Doğu mistisizminin mantıksız saçmalıklarına
kapılmak demektir
esası üzerinde kurulmuştur. "Doğulu"
düşünce biçimi, "karışık kafalar,
yanlış ölçümler, kötü tasarımlar, özensiz
gözlemler, bilgisayara yüklenmesi
imkansız veriler " demektir. Ve rivayete göre, böylesi "kafalar" Meriç
Nehri
'nin doğu yakasından itibaren mebzul miktarda
bulunur, hatta
egemendirler.
Müslüman halklar, "Şark zihniyeti"nin, Türkler,
aşağılık
"alaturkalık"
ın yaşayan temsilcileri olarak kendilerinin içinde buldukları bu
duruma
(
! ) kahreder, zihniyetlerini değiştirmek
için paralanırlar.
Ne
hikmettir bilinmez, Yunan'a dönüşün,
"Rönesans"ın, sadece Hıristiyan
dünyasında yaşanmadığının, İslam'ın da Rönesansı olduğunun,
İslam'ın da Hellenleştiği olgusunun
üstü örtülür. Yokmuş gibi
yapılır.
Sanki
İslam düşüncesi Yunan'ın felsefi mirasını Hıristiyan Suriye aracılığı
ile
almamış, Müslüman İspanya yoluyla Hıristiyan
Avrupa'ya yeniden
takdim
etmemiştir! Sanki, Gazali, Farabi, İbn-i
Sina, İbn-i Rüşt, İbn-i
Haldun,
(Aristo'nun düşüncesiyle yoğrulmamıştır! Sanki, İslam'ın algılanmasını
da, İslam düşüncesini de Aristo mantığı), Aristo bilimi yönlendirmemiştir!
Yunan
düşüncesi, İslam medeniyetinin harcında vardır. 830 yılında,
Bağdat'ta kurulan Hikmet Evi, Beyt-ül Hikmet, bilimler akademisi, yirmi
yıl içinde Aristo'nun, Eflatun'un, Öklid'in, Hipokrat'ın ve
diğerlerinin,
hemen
bütün eserlerini Arapça'ya çevirmiştir.
Müslüman aydınlar,
Yunan
felsefesini
Kur'an'la uzlaştırmak için,
en az Kutsal Kitap'ı irdeleyen "Hıristiyan
düşünürleri" kadar yoğun bir uğraş
verdiler.
Aristo'nun
Organon
'u Yunan mantığının özüdür. Müslüman düşünürleri,
Organon 'u sular seller gibi biliyorlardı. Daha 700'lü yılların ortalarında
"Mute'zile
Mezhebi" vardı, oradaydı. Mute'zile akla ters düşen
ayet
ve hadisleri mantık yoluyla yorumlayanlar; akılla imanı uzlaştıranlar;
kelam
bilimcileriydi. Mute'zile, insan aklının Allah'ın gerçek
tabiatını
ya
da niteliklerini bilemeyeceğini savunmuştu. Mute'zile, bazı şeylerin
ilkesel olarak bilinemez olduğunu matematik formunda kanıtlayan
Wemer
Heisenberg'in öncüsüydü. Mute'zile, Harun Reşid'in
ve oğlu
Memun'un,
Müslümanlar'ı Yunan/aştıran mezhebi olarak bilinirdi. Sonra, Feylesof-ili Arab, el
Kindi, Pitagoras matematiğini bütün bilimlerin
temeli
olarak benimseyen adam. Matematik bilmeyenin felsefe
yapamayacağı konusunda Eflatun 'la aynı
fikirde olan adam. Tıp, ecza ve
müziği matematiğe döken adam. Aristo İlahiyatı'nı Arapça'ya çeviren adam. Aristo'yu, Eflatun'la
uzlaştırmaya çalışan adam. Öklid geometrisiyle
yatıp kalkan adam. Roger Bacon'a, Optik konusundaki düşüncelerini
veren
adam.
Sonra
dünya felsefe tarihinde isim yapan ilk Türk, Türkistanlı Farabi.
Aristo'nun
Fizik
'ini "kırk kere!" De Anima, Ruha Dair'i, "ikiyüz
kere!"
okuyan
adam. Fa/safa
Aristotalis 'in yazarı. Geride bıraktığı
otuz dokuz
kitabında Aristo'yu anlatan adam.
Sonra,
büyük mantıkçı, İbni Sina. Aristo'nun Metafızik'i ile büyüdüğünü
söyleyen adam. Kanun adlı
kitabında, Aristo'dan "Hace-i Evvel,"
diye
bahseden adam. St. Thomas Acquinas da öyle
derdi: The
Filozof!
Dante
de öyle; "Bilenlerin Ustası!".
El
Biruni var. Ortaçağ'ın en büyük
matematikçisi olarak bilinen, dünyaya
cebir'i
armağan eden Muhammed İbni Musa el Harizmi var. Var da
var.
Ortadoğu, en az Batı
Avrupa kadar "Batılı"dır. İslamiyet, bir Batı dinidir.
Tek
tanrılı dinlerden birisidir. Semavi dinlerin
bir mezhebidir. Müslümanlar,
Avrupa
kıtasında mukim "Batılı"lar'ın, daha çok bilime giden
yolda
tökezlemiş, yoksul akrabalarıdır. Hepsi bu.
Evet,
ne yazık ki, Batılıyız. Ve doğrusal mantığın, ya-ya
da anlayışının,
matematiksel
kesinliğin, kaçınılmaz
sonucu olan toleranssızlık,
kendini
beğenmişlik, kibir, narsisizm, ölü-sevicilik ve şiddetle malulüz.
Bensen,
ben-o,
özne-nesne aynını üzerine kurulu modernizm, dünyaya Aristo
biliminin
hediyesidir. Eğer "Batı"nın yolunda
değil, karşısında bir "Doğu"
arayacaksak, bilimde
geç kalmış bir Batılı değil
muhalif bir Doğulu arayacaksak, "Hace-i
Evvel"
Aristo'nun karşısında, O'nun siyah-beyaz, ikili sistemine muhalif,
paradigmalarına, doğru-yanlış
sistemleriyle uzlaşmaz çelişki içinde olan
bir
"usta" aramalıyız.
Böyle bir usta var: Buda, Aristo'dan iki yüz yıl önce
Buda, siyah-beyaz,
ya-ya
da, dünyasını
deldi, söylenenin aksine dünyanın çelişkilerle
dolu
olduğunu gördü. Bir
şeyin ya A ya da A değil olması, sadece kurgusal
bir
dünya -örneğin
matematikçilerin ya da ideologların dünyası- için
geçerliydi. Sahici dünyada
geçerli olan hem, hem de 'ydi,
A hem A' dır
hem
de A değildir. Gökyüzü hem mavi hem de mavi değildir.
Davacı,
hem
haklıdır hem de haklı değildir. Uzak Doğu dinlerinin, Budizm, Taoculuk, Zen Budizm, Şinto -bu dinler
hem hem de dinleridir. İslfımiyet değil! İslfımiyet, siyah beyazdır.
Aristo'ya
karşı Buda. Günümüzde bilimde gelinen nokta budur. Ya o
ya
da bu 'ya karşı hem o, hem de bu. Çok değişkenli mantık, puslu mantık,
bulanık mantık, fuzzy pozitivizm.
1
99 1 'de Japonlar iki milyar dolarlık,
hepsi fuzzy mühendisliğin ürünü,
akıllı ev
aletleri ihraç ettiler, Batı
birbirine girdi. Güney Kore devreye
girdi,
kendi fuzzy derneklerini kurdu, Japonya'ya rakip oldu. Singapur,
Malezya,
diğer Güney Asya ülkeleri üniversitelerinde fuzzy mantık okutuyorlar.
Hindistan'ın dünya çapında yedi kırçıl
teorisyeni var. 1 989'da
Çin'
de on binden fazla öğrenci fuzzy teorisi okuyordu. Fuzzy
matematik
ve
mühendislik üzerine ondan fazla yayın vardı. Çinliler,
fuzzy mantığı
askeri
alanlarda da uyguluyorlar. Buda kazandı.
Evren, deterministik
ancak
fuzzy.
Her şey bir derece meselesi: Hem o hem de bu, fuzzy, saçaklı
düşünce, bilimin ta kendisi. Pür, c/ementer matematik.
Bizim
dinsel
Aristocularımız, bilimsel Aristocularımızı boğazlayadursunlar,
fuzzy
mühendisleri sufi tayfasıyla
el ele, kol kola! Birileri bizimle
alay ediyor!
Alev Alatlı
Medeniyet dönüşümleri
Reviewed by Unknown
on
00:34
Rating:
Hiç yorum yok: