Sayfalar

30 Eylül 2016 Cuma

Mehmet Ali Ağaoğulları - Sokratesten Jakobenlere Batıda Siyasal Düşünceler

Mehmet Ali  Ağaoğulları Sokratesten Jakobenlere Batıda Siyasal Düşünceler







Siyasal düşünce tarihi içinde yapılacak küçük bir gezinti, bu tarihin en büyülü
öğelerinin başında polis kavramının geldiğini gösterir. Polisi izleyen ikinci
kavram ise kuşkusuz demokrasi kavramı olacaktır. Adeta görünmez bir el,
"anlaşılmaz bir biçimde" siyasal düşüncenin başlangıç noktasına polisi yerleştirivermiştir.
Ama aynı ölçüde anlaşılmaz olan ise, en başa yerleştirilen bu kavram
üzerinde herhangi bir uzlaşmanın da bulunmamasıdır. Bu nedenle kavram,
siyasal düşünce içinde farklı biçimlerde okunmaya hep açık olmuştur. Örneğin
polis, kimileri için yurttaşların, topluluğun çıkarlarını daima kişisel, tikel çıkarlarının
önünde tuttuğu; topluluk ruhunun ya da kamusal dayanışmanın başat
olduğu; kişilerin birbirlerine polis üzerinden sorumluluk, borç ve ödev yükümlülükleriyle
bağlı olduğu; kaybedilmiş ama her daim özlenen bir tür "cennettir."
Yani, özellikle modern koşullar içinde neyin kaybından ötürü yas tutuluyorsa,
kaybedilen şey poliste aranmaktadır. Başka bazılarınca polis, doğrudan demokrasinin
en mükemmel örneğidir; herhangi bir şiddet ya da taşkınlık ya da genel
olarak bir sınıf mücadelesi olmaksızın, yurttaşlar belirli bir düzen içinde söz
söylemekte, sözün ardından herkes büyük bir olgunlukla kendi görüşünü oya
dönüştürmekte ve bu oylarla belirlenen karara da herkes itirazsız uyuvermektedir.
Buna göre, modern demokrasilerde ancak temsil yoluyla var olabilen siyasal
insan, poliste canlı kanlı bir biçimde, temsil edilemeyen olarak hazır ve nazırdır.
Bir kısım görüşlere göre ise polis eşitsizliğin, özel olarak köleliğin demokrasi cilasıyla
parlatılıp yeniden üretildiği birimden başka bir şey değildir.



Calculus Chemistry Physics

Calculus  Chemistry  Physics


1 Petrucci - General Chemistry


2 James Stewart - Calculus 


3 Young and Freedman - University Physics





Yuval Noah Harari - Hayvanlardan Tanrılara Sapiens - Kolektif

Yuval Noah Harari - Hayvanlardan Tanrılara Sapiens - Kolektif


pdf ve epub


YAKLAŞIK 13,5 MİLYAR Y IL ÖNCE, Big Bang olarak adlandırdığımız bir
şeyle madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. Evrenimizin bu temel
özelliklerinin hikayesine fizik diyoruz.
Bunların ortaya çıkışından yaklaşık 300 bin yıl sonra madde ve enerji,
atom adını verdiğimiz daha karmaşık yapılar ortaya çıkardılar, bunlar
da zamanla birleşerek molekülleri oluşturdu. Atomların, moleküllerin
ve aralarındaki etkileşimin hikayesine kimya diyoruz.
Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce, Dünya adı verilen gezegende, bazı moleküller
organizma adı verilen oldukça geniş ve karmaşık yapılar oluşturdu.
Organizmaların hikayesine biyoloji diyoruz.
Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo sapiens e ait organizmalar, kültür adını
verdiğimiz daha da karmaşık yapılar oluşturdular. Bunu takip eden insan
kültürlerinin gelişimine tarih diyoruz.
Tarihin akışını üç önemli devrim şekillendirdi: Yaklaşık 70 bin yıl
önce başlayan Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım
Devrimi ve tarihi sona erdirip bambaşka bir şeyi başlatabilecek yalnızca
5 bin yıl önce başlayan Bilimsel Devrim. Bu kitap, bu üç devrimin insanlan
ve diğer organizmaları nasıl etkilediğinin hikayesini anlatıyor.




29 Eylül 2016 Perşembe

Marshall G. S. Hodgson The Venture of Islam

Marshall G. S. Hodgson The Venture of Islam




The University of Chicago Press is pleased to be able to bring The Venture
of I slam to the many students and friends who have long awaited its
publication and regrets only that Marshall Hodgson himself is no longer here
to share that pleasure.






Gary Dessler Human Resource management

Gary  Dessler


  Human   Resource  management








Strategic HR opening scenarios paired with a new boxed feature, The Strategic
Context. What HR practices and policies do we need to produce the employee
competencies and behaviors required to achieve our strategic goals? The new The
Strategic Context features (linked to the opening scenarios) show how companies
make human resource management decisions within the context of their strategic
initiatives. Examples include how Whirlpool uses candidate interviewing to build
its customer base (Chapter 7), and how Google fosters the employee interaction
its strategy depends on with a crowd sourcing selection process (Chapter 6).
New HR as a Profit Center boxed feature. Today s students want to apply what
they learn in class to their jobs, and today's employers expect human resource
management to add measurable value to the company. Our new HR as a Profit
Center features show actual examples of how human resource management
practices do this. Examples include how the Atlantic American insurance company
conducted a workflow analysis to identify inefficiencies in how it processes its
insurance claims (Chapter 4), and how KeyBank produced a $1.7 million cost
savings in teller turnover in one year, simply by making better hiring decisions to
reduce training costs (Chapter 6).
In addition, I ve retained these important 12th edition features.
Evidence-Based Human Resource Management illustrates why and how
managers base human resource decisions on measurable, data-based evidence.
Improving Productivity Through HRIS demonstrates how managers use technology
to improve the productivity of HR.
Managing the New Workforce illustrates the skills managers need to manage
today s diverse employees.
Previous editions of this textbook were the first to provide specific, actionable explanations
and illustrations showing how to use devices such as the HR Scorecard process
(explained fully in Chapter 3) to measure HRs effectiveness in achieving the company
s strategic aims. In this 13th edition, a continuing Hotel Paris case at the end of
each chapter gives readers practice in applying strategic human resource management
in action. Coverage of the core concepts of strategic HR appears in Chapter 3.

David Sadava - Life The Science of Biology

David Sadava - Life  The Science of Biology















Living organisms acquire nutrients from the environment.
Nutrients supply the organism with energy and raw materials
for carrying out biochemical reactions. Life depends on
thousands of biochemical reactions that occur inside cells.
Some of these reactions break down nutrient molecules into
smaller chemical units, and in the process some of the energy
contained in the chemical bonds of the nutrients is captured by
high-energy molecules that can be used to do different kinds
of cellular work.




28 Eylül 2016 Çarşamba

26 Eylül 2016 Pazartesi

John Perkins - Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları

John Perkins - Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları






ABD'de tam 24 yayınevinin yayınlamaya korktuğu, yazarın 5 kez yazmaya karar verip, her seferinde rüşvet ve tehdilerle vazgeçirildiği, yayınlandığı ülkelerde gündemi sarsan, tüyler ürperten gerçekler. 23. Ülke Türkiye Ve Dünya Uyanmaya Devam Ediyor…

'Ekonomik tetikçiler (ET'ler) yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Dünya Bankası, ABD Uluslar arası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı "yardım" kuruluşlarından büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks ve cinayet bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. Nereden mi biliyorum; ben de bir ET idim.

Dünyamızı kimler yönetiyor? Kirli aileler, kirli şirketler.
Kalkındırma yalanı altında -milyarlarca dolarlık- şişirilmiş projeler ve bu projeleri 'bilimsel' gösteren, üniversite kitaplarına bile geçmiş raporlar, teoriler. Maalesef bu kez komplo değiller! Hedef ülkeler, hedef yöneticiler; ya satılacaklar, ya da ölecekler. Hepsi yaşanmış, hepsi gerçek
Yöntem çok, amaç tek: Şirketokrasi ile Yönetilen 'Küresel İmparatorluk'

22 Eylül 2016 Perşembe

Çocuk gelişimi kitapları

Çocuk gelişimi kitapları








"Bebek kişilik dudaklarını yalayacak ve mutlaka başka bir
gün daha fazlası için gelecektir. İstediğinin âlâsını elde etmiş ve
hayran olduğu o özel ve heyecan verici yiyeceği almıştır."




"Beyin, bebeklik süresince herhangi bir
zamandan çok daha büyük bir gelişme
gösterir. Bebekliğin ilk yılında büyüklük
olarak üç katına çıkan beyin, çocuğun
ilkokul öncesi yaşına gelmesiyle hemen
hemen son boyutlarına ulaşmış olur.
Doğumda 227 gram ağırlığında olan
beyin, ilk bir yılın sonunda 680 gram ve
beş yılın sonunda da yaklaşık 1360
gram, yani son boyutuna ulaşmış olur. 40
yaşındayken beynimiz büyüklük olarak
neyse, 6 yaşında da aynıdır."

20 Eylül 2016 Salı

İbrahim Halil Kutluay - Güneşin söndüğü gün

İbrahim Halil Kutluay - Güneşin söndüğü gün







Çalışmamızın ana amacı Doğu Türkistan söz konusu olduğunda
bir sadece –ah vah çekerek, bu mezalime son vereceğini sanan ve
bu meseleye dair en ufak bir fikri olmayanlara, işin özü hakkında
bir fikir verebilmek ve asıl yapılması gerekenleri ortaya
koyabilmektir.

Nesime Ceyhan - Balkan Savaşı Hikayeleri

Nesime Ceyhan - Balkan Savaşı Hikayeleri








Osmanlı Devleti'nin I. Balkan Savaşı ardından Balkan topraklanndan
elini çekmiş olması Balkanlarda işlerin yoluna girmesini
sağlamaz. Bu harbin sonunda Balkan devletlerinin ve
bu topraklarda menfaati olan büyük devletlerin ganimet paylaşımında
ittifak sağlayamayışlan IL Balkan Savaşı'nı doğurur.
29-30 Haziran 1913 gecesi Bulgar orduları Makedonya'da bulunan
Sırp ve Yunan ordularına yönelik taarruz başlatır. Böylece
II. Balkan Harbi başlamış olur. Yunan, Bulgar ve Sırplar arasındaki
mücadeleyi fırsat bilen Osmanlı ordusu Edirne'yi almaya
karar verir. Türk askeri 20 Temmuz 1913'te Edirne'ye kolaylıkla
girer.

Graham E. Fuller Yeni Türkiye Cumhuriyeti (Yükselen Bölgesel Aktör)

Graham E. Fuller   Yeni Türkiye Cumhuriyeti (Yükselen Bölgesel Aktör)







CIA Türkiye masası eski şefi Graham E.Fuller'dan, 2002 seçimleri sonrasında ortadoğu bölgesinde adeta bir lider ülke haline gelen Türkiye üzerine kapsamlı bir değerlendirme:

Yeni Türkiye Cumhuriyeti!

Türkiye artık o eski, bildik Türkiye değil. Klasik sadık ABD müttefiki rolünden vazgeçmiş, dış politika kartlarını daha akıllıca oynamaya başlayan bir Türkiye, Ortadoğu’daki güç dengesinin kurucularından biri… 

Geleneksel tek odaklı Batıcı dış politika anlayışının terk edilmesi; Batı dünyası ve özellikle AB ile ilişkiler askıya alınmaksızın vizyoner bir bakışla İran, Suriye, İsrail, Rusya ve diğer ülkelerle münasebetler geliştirilmesi, Türkiye’ye eskiye nispetle oldukça geniş bir hareket alanı getirdi. Fuller dış politika kartlarını giderek daha akıllıca kullanan bu yeni güç odağının, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”nin bölge için de büyük bir şans olduğunu söylüyor: 

“Bugünkü Türk hükümetinin, bütün komşularıyla iyi ilişkiler kurmayı hedefleyen, Orta Doğu ve Avrupa’yı ilgilendiren sorunlarla çok daha içli dışlı, her zamankinden daha bağımsız bir dış politika yönünde derinlemesine ve güvenle ilerlemesi muhtemeldir. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından iyiye işarettir. Her ne kadar bu süreç, Washington’un ‘müttefik’ bir Türkiye’ye sahip olduğu o eski güzel günleri aramasına sebep olabilirse de Yeni Türkiye, aslında, gerek kendi çıkarlarına ve gerekse bölgenin genel istikrarına daha iyi hizmet edebilir. Eminim ki Amerikan gözlemciler de Orta Doğu bölgesinde bir istikrar abidesi olan böyle bir Yeni Türkiye’nin varlığını takdir edeceklerdir.” 

Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Ortadoğu’da hangi rolü üstlenecek?
Amerikan siyaset yapıcıları AKP’nin dış politika anlayışını nasıl değerlendiriyor? Eski sadık müttefik Türkiye’nin kaybedilmesi, Washington koridorlarında nasıl yankılanıyor?
Rusya, İran ve Suriye ile ilişkilerini güçlendirmiş bir Türkiye’nin bundan sonra atacağı adımlar neler olacak? 
Türkiye’de bir “Siyasal İslam Tehlikesi” var mı?

Dünyaca ünlü siyaset bilimciler, Fuller’ın “Yeni Türkiye Cumhuriyeti/Yükselen Bölgesel Aktör” kitabını şöyle değerlendiriyor.

Zbigniew Brzezinski: 
“Fuller’ın yaptığı bu isabetli analiz gerçekten büyük bir jeopolitik öneme sahip.” 

Ian Lesser:
“Graham Fuller’ın son kitabı Türkiye’nin dünyadaki rolü konusundaki tartışmalara değerli bir katkı yapıyor. Yeni Türkiye’yi ve onun başkaları için ne anlam ifade ettiğini anlamak isteyenler için çok önemli bir eser.”

Sohrab Sepehri - Suyun Ayak Sesi

Sohrab Sepehri - Suyun Ayak Sesi






Ben tutkunun adımlarını duyuyorum.
Ve damardaki kan kanununun
ayak sesini duyuyorum.
Güvercinler kuyusunda seher çırpıntısı
Cuma gecesinin kalp çarpıntısı,
Düşüncede karanfil çiçeğinin akışı
Hakikatin, uzaktan saf kişnemesi.
Uçuşan maddenin sesini duyuyorum.
Ve coşku sokağında inanç ayakkabısının sesini.
V e aşkın ıslak gözkapaklan üstündeki,
Ergenliğin hüzünlü musıkisi üstündeki,
Nar bahçelerinin türküsü üstündeki yağmurun sesini.
V e gece içinde neşe şişesinin kırılmasının,
Güzelliğin kağıt gibi parçalanmasının
Gurbet kasesinin rüzgardan dolup boşalmasının sesini.

Vera Tulyakova Hikmet - Bahtiyar Ol Nazım

Vera Tulyakova Hikmet - Bahtiyar Ol Nazım







"Ölümünden kısa bir süre önce “Bu kitabı yazan cesur genç kadına saygı duyuyorum,” demişti annem.
Gözleri 30 küsur yıl öncesine dalmıştı bunları söylerken.
31 yaşında Nâzım’ı toprağa vermesinin ardından Vera, acı ve yalnızlıkla mücadele etmek zorunda
kalmıştı. Yanında insanlar varken zaaflarını göstermek istemezdi. Ancak gündüzleri, mezarlığa gidip
Nâzım’la konuşabiliyordu. Nâzım’dan sonraki ilk yıl, her gün yaptığı bu ziyaretlerini anımsıyorum.
Bazen beni de götürürdü yanında. On bir yaşındaki bir kız çocuğu için acı deneyimlerdi bunlar. Önce
çiçek almak için pazara uğrardık. Annem, “Bunlar hoşuna gider mi acaba?” kaygısıyla seçerdi buketi.
Mezar başına geldiğimizde, toprağı okşar, (artık orada olmayan) banka otururdu. Yüzünde tuhaf bir
ifade belirir ve beni ve etrafta olan bitenleri artık görmez olurdu. Ona engel olmak mümkün değildi.
Yardım etmek ise imkânsızdı. Uzaklarda bir yerlerde onunla buluşurdu sanki. Bana hiç
bitmeyecekmiş gibi gelen sürenin sonunda gerçek dünyaya döner ve neredeyse neşeli bir sesle “Yarın
görüşmek üzere, Nâzım!” derdi. Annemin o günleri hâlâ hafızamda tazedir. Büyüyüp de Vera’nın
kitabını okuduğumda, onu kurtaran şeyin, o uykusuz geceler ve o zaman başlayıp yaşamının son
günlerine dek sürdürdüğü Nâzım’la sohbetleri olduğunu anladım.
19 Mart 2001’de öldü annem. Geriye gözü gibi baktığı ve çok sevdiği Nâzım’ın evi kaldı. Bir de
Vera’nın mektuplar, notlar, senaryolar, taslaklar ve çok sayıda dokümanla mektuptan oluşan dağınık
arşivi. Bunların tamamını düzenlemeye başladığımda, annemin Nâzım’la sıkı sıkıya bağlı
yaşamındaki pek çok bilinmezi ortaya çıkartacağımı biliyorum. Bunu yapabilmek için gerekli gücü
topladığımda, işe girişeceğim.
Bu kitapla buna başlamış olduğumu sanıyorum. Daha önce yayımlanmış anı kitabını annemin el
yazmalarıyla karşılaştırdığımda pek çok önemli olayın atlanmış olduğunu fark ettim. Belli ki
zamanın gerekleriydi bunlar. Dünyaya mal olmuş bir şairin yaşamının en son ve mutlu dilimini onu
sevenlerden esirgememek gerektiğine karar verdim. Bu zorlu uğraş için annemin anıları, hayat
karşısında bana örnek olan duruşu güç verdi."

The Economist September 17.2016

The Economist September 17.2016






Pdf + Audio






"More concentration, less focus
Bulking up is a global trend. The annual number of mergers
and acquisitions is more than twice what it was in the 1990s.
But concentration is at itsmostworryingin America. The share
of GDP generated by America’s 100 biggest companies rose
from about 33% in 1994 to 46% in 2013. The five largest banks account
for 45% of banking assets, up from 25% in 2000. In the
home of the entrepreneur, the number of startups is lower
than it has been at any time since the 1970s. More firms are dying
than being born. Founders dream of selling their firms to
one of the giants rather than ofbuilding their own titans."

Bruce Clark - İki Kere Yabancı- Kitlesel İnsan İhracı Modern Türkiye-yi ve Yunanistan-ı Nasıl Biçimlendirdi-

Bruce Clark - İki Kere Yabancı- Kitlesel İnsan İhracı Modern Türkiye-yi ve Yunanistan-ı Nasıl Biçimlendirdi-
















Bozkırın Üç Atlısı Atilla -Cengiz Han -Temur -Manole Neagoe

Bozkırın Üç Atlısı Atilla -Cengiz Han -Temur -Manole Neagoe







Asya bozkırlarının tabii bir devamı olan Avrupa'nın Doğu bozkırlarında İskitler'in yaşadıkları yerleri, birinci yüzyıllarda ellerine geçiren Gotlar, buraları Kara Deniz'in kuzeyindeki bozkırlarla birlikte Hunlar'a bırakmak mecburiyetinde kaldı-lar. Asya ile Avrupa arasında irtibatı sağlayan bu geçit, 4. yy.dan başlayarak 18. yy .a kadar Türk-Tatar kavimlerinin hâkimiyeti altında kaldı. İskitleri, Doğu Asya'dan Avrupa'ya akın etmiş olan bozkır kavimleri takip etmişlerdir. Bu iki kıta-yı istila edenlerin sosyal benzerlikleri, bunları birleştiriyordu: İskitler de, Türk-Tatarlar da tam manâsıyla çoban, süvari ve okçu idiler.


Kavimler Göçü'nün meydana geldiği devirlerle ilgili memleke-timizde yapılan arkeolojik kazıları ve sonuçlan hakkında ya-zılmış pek çok uzmanlık yazıları ve etüdleri olduğu gerçektir; ama, dünya tarihinin en yakın ve ilgi çekici devirlerinden biri olan bu dönem hakkında bize genel tarih kadrosunu verecek sentez eksiktir. Türk-Moğol kavimlerinin ortaçağda, askerlik düzeyinde Avrupalılar karşısında gerek düşünce ve gerek taktik ve strateji açılarından iyi netice aldıklarını gösteren etüdler yoktur. Bu kavimlerle devamlı savaş halinde olan Rumenler, onların savaş şekillerini öğrendiler; ok ve yaydan daima faydalandılar. Ata binmeyi çok iyi öğrendiler ve savaş-tan kaçmadılar. Savaş meydanlarında maharetli manevralar yaptılar ve bu sayede kuvvetli feodallerin saldırılarına rağ-men, varlıklarını sürdürebildiler. Çünkü bunlar, Batı Avrupa'-nın tipik feodal askerî plan ve metodlarmı uyguluyorlardı.




Osmanlı Şeyhülislamları Abdulkadir Altınsu

Osmanlı Şeyhülislamları  Abdulkadir Altınsu







""Osmanl ı Şey hü lislamlar ı " ismini taş ıyan bu eseri; Türk Hukuk Tari
hinde yüzy ıllarca yer alan, fetvalar ı, Kur'an'ın sureleri gibi dokunulmaz
telakki e dilen, din ve devlet işlerinde önemli etkiler yapan, b azan
en sert mizaçl ı hükümdarlara boyun eğdiren, b azan hükümdar ın ve
sadrazam ın eylemlerine alet olan, Hallfe'den sonra din ve adalet organırnn
baş ı şey hülis lamlar ı, bugünün insanlar ına tan ıtmak ve hepsini bir
kitapta toplayarak, geçmişe ışık tutmak isteğiyle yeteneklerimce üç y ıl
iç􀕯nde haz ırlamaya çalışt ım.
"Büyük Türk Hukuk Ansiklopedisi" ismiyle hazırlamakta o l duğumuz
esere koymak içln herşeyden önce F ıkıh ( İsl am Hukuku ) da yer
alan ünlü İsl am hukukçular ı şey hülislamlar ın, isim ve hayatlarını incelerken
gö rdüğümüz boşluk, bu eseri öncelikle haz ırlamaya bizi zorlad ı.
Şey hülisl amlar hakk ında çıkarılmış pek az say ıdaki eser ve incelemelerde
hepsinin hayat ın ı bir arada bulmak mümkün olmad ı. Pek ünlü
olan Molla Fenarl, Ebussuut Efendi, İbn-i Kemal, Hocazade, Bostanzade,
Şeyhü lisl am Yahy a gibi isimler d ışındaklier, hele 1 91 4'den sonra gelen
şey hülislamlar hakkında etraflı ve doğru araşt ırmalar hemen hemen
yok gibidir.
Bu konuda te k araşt ırmac ı olarak tan ı d ığ ım ız Say ın Veli Ertan' ın
"Meş hu r Şey hülislamlar" isimli eseri de tamamlanm ış değildir kanis ındayız.
Osman lı devrinde resmi yay ın olarak ç ıkar ılm ış H. 1 334 tarihli
"Salname" gerek eski Arap harfleriyle yazıl ı bulunmas ı ve eski takvim
yıl ına dayanmas ı, gerek Hayri Efendi 'nin zaman ına kadar olanlar ı incelemesi,
gerekse dil eskiliğiyle Olduğu kadar, araşt ırma yönünden de
sat hi kalması, bu bilim ve fikir adamlar ımız ın hayatlar ının yeniden kaleme
al ınmas ın ı gerektirmiştir.
Hayat hikayelerini haz ırlarken, kütüphanelerde ve kendimizde
mevcut arap harfleriyle yazılmış eserleri, eski türkçe bilen dostlar ım ıza
okut mak da ayrı bir zorluk olarak karş ımıza çıkmıştır."