Sayfalar

16 Eylül 2015 Çarşamba

Bozkurtlar Diriliyor

Bozkurtlar Diriliyor

Çin kağanı Tay-tsung çok düşünceli idi. Birkaç gündür kendisinde bir başkalık, anlaşılmaz bir değişiklik seziyordu. İlk önce bunun ne olduğunu anlamadan içinde rahatsızlık duymuş, sonra düşüne düşüne rahatsızlığın nereden geldiğini bulmuştu: Korkuyordu. Hele gün battıktan sonra her karaltı, her gölge onu ürkütüyor, şu uğursuz ihtilalcilerden biri karanlıklar içinden çıkarak kendisine doğru yay gerip ok fırlatacak sanıyordu. 

O, ihtilalcilerden birçoğunun başkentte gizlenmiş olduğuna inanıyordu. Çünkü bunlardan ancak 38 tanesinin cesedi bulunmuş, Vey ırmağından da üçünün ölüsü çıkarılmıştı. Bu kadar büyük bir gürültünün 41 kişiyle yapıldığına, Çin kağanı olarak inanamazdı. Bu ihtilalciler ne kadar gözü pek, çılgın herifler olurlarsa olsunlar, 300'den çok Çin askerini öldürmek ve koca bir şehre bu kadar korku salabilmek için herhalde birkaç yüz kişi olmalıydılar...




lçaklığın Evrensel Tarihi

lçaklığın Evrensel Tarihi


Celal Üster çevirisi, James Woodall'ın önsözü,Yazar ve dönem kronolojisiyle.Borges Alçaklığın Evrensel Tarihi'nde kadim masalları ve gerçek yaşamöykülerini çarpıtarak yeniden anlatırken, insanlığa dair zamanı ve sınırları aşan tespitlerde bulunuyor.Alçaklığın Evrensel Tarihi, Jorge Luis Borges'in 1930'larda Arjantin'de çok satan Critica gazetesinin pazar ekine yazdığı yazıları bir araya getiriyor. Gerçek ile hayalin birleştiği bu yazılarda, Borges kurmacanın olgulardan daha gerçek, daha inanılır olduğunu gösteriyor. Okuru her olasılığa açık bir evrene taşıyan metinler, yazarın her zaman severek işlediği tarih, bellek, bilim, sanat, dil, sonsuzluk temaları etrafında şekilleniyor. Latin Amerika edebiyatını derinden etkileyen ve onu yeni bir biçime kavuşturan Borges, kitapta "alçaklık" kavramını ırkların, dinlerin, ideolojilerin üstünde, evrensel bir değer olarak ele alıyor.

"Yüzyılımızın en önemli hikâye anlatıcılarından."
-ALBERTO MANGUEL-

"Borges sonsuz yetenek sahibi bir yazar."
-VLADIMIR NABOKOV-
(Tanıtım Bülteninden)





bit palas

Bazı romanlar bittiklerinde başa dönüp ilk sayfaları tekrar okumak istersiniz. Romanı birkaç günde okusanız bile, sanki ilk sayfaları okuyalı aylar, hatta yıllar geçmiş gibi, nasıl ve nerede başladığını anımsamakta zorlanırsınız. 
İşte Elif Şafak’ın Bit Palas romanını bitirdikten sonra bunları hissettim ve tekrar başladım okumaya… Asuman Kafaoğlu Büke / Cumhuriyet Kitap
Edebi ve yazınsal başarısı, Türk kimliğini ve ülkenin tarihine yaklaşımını edebiyat yoluyla yeniden tanımlamayan genç kuşak yazarlar arasında Şafak’ı temsilci olarak öne çıkarıyor...
Bu roman enerji dolu ve gizemli bir yolculuğa davet ediyor insanı; tutkuyla, gülmeceyle ve Türkiye’ye dair bir dolu fotoğraf karesiyle...
The Independent




https://yadi.sk/i/YwD5pA_Tj8SBM

Bir Adam Yaratmak

Bir Adam Yaratmak



ser ilk olarak 1937-1938 kışında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda temsil edilmiştir.

Olay meçhul bir tarihte İstanbul'da geçer.

"Husrev - Bir adam yaratmağa kalkıştım. Ona bir surat ve kader bulmak... Nerede bulayım? Kendimi buldum. Suratsız ve kadersiz adam şahlandı. Zincirini kırdı. Elimden kaçtı. Ben insanım. Beni arkamdan vurdu. Suratsız ve kadersiz adam benim suratımı takındı. Kalıbımı giyindi. Kaderimin içine yattı. (Bir an sükut) Benim de kaderim buymuş."





Binboğalar Efsanesi

Binboğalar Efsanesi


Yaşar Kemal

Yüzyıllarca yerleşik düzene geçmemek için direnen Türkmenler'in romanı Binboğalar Efsanesi Hıdrellez şenliklerinde, göçerlerin kış için sığınacak topraklar bulma dilekleriyle başlar. Ancak, kış onlar için bir yok oluş öyküsüne dönüşecektir. 
Yörüklerin yok oluşuna yakılmış bir ağıt. 
"Yaşar Kemal bir kültürün nasıl yittiğini Binboğalar Efsanesi ile sarsıcı bir biçimde betimledi." 
- Allan Sandström, Wasterbottes Kurriren, (İsveç) 
"Yaşar Kemal'in yazdıkları, bu evrenin çöküşünü, ondokuzuncu yüzyılda başlatılan ve yirminci yüzyılda ansızın piyasa ekonomisine geçilmesiyle sonuçları şaşırtıcı boyuta ulaşan zorunlu yerleşik yaşamın getirdiği tarihsel çöküşü anlatır." 
- Jean-Pierre Deleage,





https://yadi.sk/i/mAz7EgvXj8RLh

Binbir Gece Masalları

Binbir Gece Masalları


Türkçeye tam metin halinde kazandırılması ise, yarım kalan pek çok girişimden sonra, ancak Âlim Şerif Onaran'ın 1992-1993 yılları ara­sın­da Afa Yayınları’ndan 16 cilt halinde çıkan çevirisiyle gerçekleşebildi. Onaran, çevirisinde Joseph Charles Mardrus’ün Fransızcaya yaptığı çeviriyi (Mille nu­ts et une nuit, 1899-1903, 16 cilt) temel almakla birlikte Mardrus’ü İngilizceye uyarlayan Powys Mathers ile Antoine Galland ve René Khawam’ın çevirilerinden, ayrıca Ahmed Nazif, Selami Münir Yurdatap ve Raif Karadağ’ın yaptığı Türkçe Binbir Gece seçmelerinden de yararlanmıştı. 

Birinci Kitap

- Hükümdar Şehriyar ile Kardeşi Hükümdar Şahzaman'ın Öyküsü
- Tacir ile İfrit Öyküsü
- Balıkçı ile İfrit Öyküsü
- Hamal ile Genç Kızların Öyküsü 
- Kesilerek Öldürülen Kadın, Üç Elma ve Zenci Reyhan Öyküsü

İkinci Kitap

- Terzi ile Kamburun Öyküsü
- Enisü'l-Celis ile Ali-Nur'un Öyküsü

Yüzlerce yıl boyunca, Çin'den Kuzey Afrika'ya uzanan ve Çin, Çin Hindi, Hindistan, İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır'ı kapsayan bir alanda anlatılan Binbir Gece Masalları, ilk kez Antoine Galland tarafından düzenlenip Fransızcaya çevrilerek (1704-17, 12 cilt) dünyaya tanıtıldı. Bugüne kadar bellibaşlı bütün dillere çevrilen bu masallar, Galland'dan çok daha öncesinden başlayarak, edebiyattan müziğe, sinemadan baleye kadar bütün alanlarda pek çok sanatçıyı derinliğine etkiledi, defalarca işlendi, yeniden yorumlandı, taklit edildi.

Binbir Gece Masalları, sadece insanların düşgücünü ateşlemekle kalmadı; bilinen en eski örneğini oluşturduğu "çerçeve öykü" tekniğiyle de, hem geçmişte hem de günümüzde, dünya edebiyatını en çok etkileyen kitapların başındaki yerini korudu.

Alim Şerif Onaran (1921-2000), Binbir Gece Masalları'nı ilk kez tam metin halinde dilimize kazandırdı. Orhan Pamuk, gözden geçirilmiş bu yeni basım için bir sunuş yazdı. Size kalan sadece "Açıl susam açıl!" demek...


Bin Muhteşem Güneş

Bin Muhteşem Güneş

Khaled Hosseini


ereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi…

Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…

Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar… 

Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.

Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman… 





14 Eylül 2015 Pazartesi

Beyoğlu Rapsodisi

Beyoğlu Rapsodisi



Ahmet Ümit

ç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu'nda büyümüş, Beyoğlu'nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden... Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi... İnsanın bencilliğini, acımasızlığını, öfkesini, çaresizliğini en iyi anlatan mekân... Soluk soluğa bir gerilim, benzersiz bir final...Çok kollu, çok dallı büyük bir ırmağa benzeyen bu muhteşem cadde, papazı, fahişesi, cami hocası, pezevengi, hahamı, Alevi dedesi, bankacısı, işportacısı, öğrencisi, öğretmeni, tinercisi, dönercisi, dekoratörü, evsizi, midye satıcısı, esrar satıcısı, kanun kaçağı, Anadolu kaçağı, Avrupa kaçağı, Amerika kaçağı, Afrika kaçağı, yani yaşam kaçağı, beyazı, karası, sarısı, kızılı yani insan görünümünde olan kim varsa, hepsini, herkesi sorgusuz sualsiz kucaklamıştı.Kiliseleri, camileri, sinagogları, hanları, hamamları, bankaları, giyim mağazaları, kitabevleri, meyhaneleri, birahaneleri, şaraphaneleri, kafeleri, kültürevleri, randevuevleri, sinemaları, tiyatroları, galerileri, vakitleri çoktan dolduğu halde ömür sürmeye çalışan bilmem kaç yüzyıllık inatçı binaları, dar sokakları, kör çıkmazlarıyla Grande Rue de Pera, Cadde-i Kebir, İstiklal Caddesi ya da Beyoğlu nasıl adlandırılırsa adlandırılsın burası her gün, her an değişen yeryüzünün en büyük tiyatro sahnesi gibiydi."




Beydavi Tefsiri

Beydavi Tefsiri 


Kur'ân-ı Kerim insanları dünya ve ahiret saadetine ulaştıran ilahî bir rehberdir. Ancak sadece meâllerle Kur'ân'ın mana derinliğini yakalayabilmek mümkün değildir. Bu açıdan, meâl-tefsir türü çalışmalar tavsiye edilmektedir. Muhtasar Beydâvî tefsiri tam da bu türden bir çalışma. Türkçeye kolay ve anlaşılır bir dille tercüme edilen bu eser "her güne bir ders" mantığıyla 442 ders olarak hazırlanmıştır.



Sayfa Sayısı: 2328

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Işık Yayınları






Beyaz Kale

Beyaz Kale


Orhan Pamuk


17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen bir Venedik'li, İstanbul'a getirilir. Astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bu köle, aynı ilgileri paylaşan bir Türk tarafından satın alınır. Garip bir benzerlik vardır bu iki insan arasında. Köle sahibi, kölesinden, Venedik'i ve Batı bilimini öğrenmek ister. Bu iki kişi, efendi ile köle, birbirlerini tanımak, anlamak ve anlatmak için, Haliç'e bakan karanlık ve boş bir evde, aynı masanın iki ucuna oturur, konuşurlar. Hikâyeleri ve serüvenleri, onları, veba salgınının kol gezdiği İstanbul sokaklarına, Çocuk Sultan'ın düşsel bahçelerine ve hayvanlarına, inanılmaz bir sillahın yapımına, 'ben neden benim' sorusuna götürecektir. Hikâyelerin günden geceye doğru ilermesiyle, gölgeler yavaş yavaş yer değiştirirler.





Beyaz Geceler - Bir Hayalperestin Anıları

Beyaz Geceler - Bir Hayalperestin Anıları

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

Öykünün Hayalperest anlatıcısı, Petersburg'un "beyaz geceler"inde sokaklarda dolaşırken, Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da Hayalperest kadar yalnızdır. İkinci buluşmalarında aralarında bir dostluk doğar; Nastenka, Hayalperestimize, kendi yaşam öyküsünü anlatır: Âşık olduğu bir genç adam bir yıl sonra ona geri döneceğini söyleyerek Moskova'ya gitmiş, ama aradan bir yıl geçmesine karşın tek bir mektup bile yazmamıştır. Bu arada, Hayalperestimiz de Nastenka'ya vurulduğunu fark eder, ama duygularını gizler.

Yalnızca 19. yüzyıl Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Dostoyevski'nin 27 yaşında yazdığı Beyaz Geceler, sevecen, okuru sarıp sarmalayan, ama hüzünlü bir uzun öyküdür. Bir yanıyla romantik bir aşk üçgeninin, bir yanıyla da bir kişilik parçalanmasının öyküsüdür.

"Dört gecelik bir aşk hayali" diye tanımlanabilecek bu küçük başyapıtı, Sabri Gürses'in Rusça aslından yaptığı çeviriyle ve Dostoyevski ve yapıtı üstüne ayrıntılı incelemesi eşliğinde sunuyoruz.





Between the Acts

Between the Acts


Virginia Woolf

n Woolf’s last novel, the action takes place on one summer’s day at a country house in the heart of England, where the villagers are presenting their annual pageant. A lyrical, moving valedictory.






Betondaki Sarışın

Betondaki Sarışın

Michael Connelly


Los Angeles sokaklarında işlediği seri cinayetlerde kurbanlarının yüzüne kartvizit bırakan bir katil dolaşmaktadır. Adı bilinmeyen katilin yeni adı ise Bebekçi'dir.

Şehrin tüm emniyet teşkilatını ve Harry Bosch adındaki bir dedektifi de peşinde koşturan katil her yeni günü ve geceyi bir kabusa çevirmiştir. Hary Bosch sonunda asıl katili öldürür. Ne var ki bir başka katil Bebekçi'nin kaldığı yerden işine devam edecek, dedektif ise Los Angeles'in tanıdığı karanlık sokaklarından, kendi yüreğinin tanımadığı karanlığına yürüyecektir.

Edgar ödüllü yazar Michael Connelly, Betondaki Sarışın'la mesleğinde yepyeni bir sayfa açarak, okurları mahkeme salonlarındaki çatışmalardan, sadist bir katilin izini süren soluk kesici maceralara taşıyor.





https://yadi.sk/i/c5qcQ8yQj5ZSc

Besleme

Besleme

Anton Çehov

Varka gülümsüyor. Böyle basit bir şeyi şimdiye dek anlayamamış olmasına şaşıyor. Yeşil yuvarlak, gölgeler ve cırcırböceği de gülümsüyor, şaşırıyorlar. Düş, Varka'yı iyice sarıyor. Taburesinden kalkıp içten gülümsüyor, gözlerini kırpmadan odanın içinde dolaşmaya başlıyor. Ellerini ayaklarını zincire vuran bebekten biraz sonra kurtulacağını düşünmek rahatlatıyor onu... 

Çocuğu öldürdükten sonra uyuyacak, uyuyacak, uyuyacak... Gülümseyerek yeşil yuvarlağa işaret parmağını sallıyor usul usul beşiğe yaklaşıyor, bebeğin üzerine eğiliyor, bunca sıkıntıdan sonra sonunda uyuyabileceğini düşünerek gülümsüyor.
(Tanıtım Bülteninden)




https://yadi.sk/i/LUAD1f6zj5ZLG

ME-Tİ TARİHTE DİYALEKTİK

ME-Tİ TARİHTE DİYALEKTİK



Yazarı: BERTOLT BRECHT 
Çeviren: AHMET CEMAL 
Hazırlayan: 

Yayınevi: GÜNEBAKAN YAYINLARI 





Haşişiler

Haşişiler

Bernard Lewis

Sebil yayınları


Suikast, İsmailî Haşîşîlerin keşfi değildi; onların 
yaptığı, işin adını koymaktan ibaretti. Şurası kesin 
olarak bilinmelidir ki, dinî bir davanın adanmış 
hizmetlileri olan Haşîşîler, ellerinde hançerleriyle, 
parayı bastıran için adam kesen bir katil güruhundan 
ibaret sayılamazlar. Önlerine gerçek imamlığın tesisi 
gibi siyasî bir hedef koymuşlar ve ne müritleri ne de 
liderleri, başkalarının şahsî ihtiraslarına alet 
olmamışlardır. Nihaî hedefleri, Sunî nizamın önünü kesip 
yok etmekti. Hasan Sabah ve müritleri, hoşnutsuz 
yığınların içindeki belli belirsiz arzuları, başıbozuk 
inanışları ve dinginsiz öfkeyi yeniden şekillendirip 
yeni bir maceraya sokarak, bu hengâmeden bir ideoloji, 
tarihte eşi benzeri görülmemiş bir uyum, disiplin ve 
maksatlı bir şiddet içeren bir örgütlenme çıkarmakta 
muvaffak olmuşlardır. Bernard Lewis, bu kitabında, Şia 
mezhebi içerisinde yer alan Haşîşî tarikatının 
köklerinin izini sürmekle kalmayıp, hem tarikatın 
öğretilerinin hem de gizemli önderi Dağın Şeyhi Hasan 
Sabah'ın efsanevi yaşamının güncesini tutuyor. 
Haşîşîlerin: İslâm'da Radikal Bir Tarikat, tarihin bu 
ilk teröristlerine dair en kapsamlı, en anlaşılır ve en 
yetkin çalışmadır.






Edebiyat Kuramları ve Eleştiri

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri



Berna Moran

İstanbul Üniversitesi, İngiliz Dil ve Edebiyatı kürsüsündeki eleştiri derslerinden derlenmiş olan Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, yalnız bu konuyla ilgili üniversite öğrencilerinin değil, eleştirmenlerimizin de, bütün edebiyatçılarımızın da okumaları gereken değerli bir elkitabıdır. Çünkü kitabın konusuna değin bütün kuramlarla eleştiri yöntemleri birarada derli toplu verildiğinden, bildiğimizi sanıp da bütünüyle bilmediğimiz, hiç bilmediğimiz, az bildiğimiz ya da parça pürçük bildiğimiz edebiyat kuramlarını, eleştiri yöntemlerini yetkin bir sistematikle sunulmuş olarak bu kitapta buluyoruz. Kitap, anlatılan konuları açıklamak için, Türk edebiyatından örnekler verildiği bölümlerde çok daha ilginç olmaktadır." Aziz Nesin





https://yadi.sk/i/k9-0HvFNj5WLX

Benim Adım Kırmızı

Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk


Orhan Pamuk'un "En renkli ve iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, yazarın dünyada şimdiye dek en çok satan romanı oldu; Fransa ve İtalya'da yılın kitabı seçildi, dünyada bir romana verilen en prestijli ödüllerin başında gelen Uluslararası IMPAC Dublin ödülünü kazandı. Eski resim sanatımız, Doğu ve Batı'nın dünyayı görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan bu çağdaş klasiği, ilk yayımlanışından 15 yıl sonra, yazarın sonsözü ve kapsamlı bir sanat-tarih kronolojisiyle birlikte sunuyoruz. 

Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk'un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.

Orhan Pamuk'un "en renkli ve en iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.

"Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa'ya roman nasıl yazılır, gösteriyor."
Frankfurter Allgemeine







(Ben, Robot

I, Robot (Ben, Robot) Isaac Asimov tarafından yazılan dokuz bilimkurgu öyküsünün toplandığı kitap. İlk kez 1950'de Gnome Press tarafından basılmıştır. Hikayeler ilk kez amerikan dergileri Super Science Stories ve Astounding Science Fiction'da 1940 ile 1950 arasında yayımlanmıştır. Hikayeler birbiriyle bağlantılı olmadığı halde hepsi insanlar, robotlar ve ahlâk doğruluğunun ilişkileri hakkındadır. Birlikte Asimov'un robotik yasalarının tarihini anlatırlar.






Kanaldaki Ev

Kanaldaki Ev

Georges Simenon


Sıra sıra kavaklar dikilmiş, deniz yüzeyinden alçak topraklar; seyrek bir iki karaçam ormanı, kanalın yüksekte kalan çizgisi, çayırların üstünde yüzen mavnalar... Bu puslu ve tekdüze doğa zemini önünde bir genç kızın, yaşamla, ölümle, kadınlığıyla ve 'Eros'la tanışması. Yalnızca polisiye roman'ın değil, doğrudan doğruya 'roman'ın büyük ustalarından biri, Türkçe'nin büyük ustalarından birinin çevirisiyle, bir kez daha dilimizde.




https://yadi.sk/i/gde4q8Otj5VCG

Edebiyat Üstüne Yazılar

Edebiyat Üstüne Yazılar

Murat Belge


Edebiyat Üstüne Yazılar', hayata bir edebiyatçı olarak başlayan Murat Belge'nin 1960'lardan günümüze dek yazdığı edebiyat yazılarından oluşuyor. Dönemin egemen sosyalist gerçekçi akımına karşı 'dogmatik olmama' çabası ile tanımlanabilir Belge'nin eleştirmenliği. Değişik eleştirel disiplin ve okulların yöntemlerinden yararlanarak oluşturduğu yaklaşımıyla metin incelemelerine girişiyor. Edebiyatın teorik meseleleri de Belge'nin uzak kalmadığı bir alan. Kitap, Roman Üstüne, Dünya Romanında Son Durum, Sanat ve Politika, Sanatçılar ve Sorunsallar, Eski Edebiyattan, Metin İncelemeleri ve Epik üstüne bölümlerinden oluşuyor. Bölüm başlıklarından da anlaşılacağı gibi, edebiyatın neredeyse tüm veçhelerine girip çıkan yazılardır bunlar. Çoğu kez yerlerinin daraldığını hissedip felsefenin, siyasetin, tarihin, etikin, gündelik hayatın alanına taşınırlar. Bu çoğulluk ve dağılma gibi görünse de, Belge'nin yalın -yalın, ama kuru olmayan- üslubu, onları sahici bir edebiyat eleştirisinin elzem ögelerine dönüştürmeyi başarıyor.




https://yadi.sk/i/rj0vTYJFj5Uxb

100 Soruda Mitologya

Behçet Necatigil

100 Soruda Mitologya


vrensel kültürün en önemli kaynaklarından birine heyecan verici bir yolculuk; Yunan ve Latin mitologyalarının kişilerinden öykülerine, mekanlarından eşyalarına, yazarlarından yapıtlarına uzanan derin ve ayrıntılı bir inceleme... Gözden geçirilmiş yeni basımı, genişletilmiş kaynakçasıyla bu kitapta Türkçe'nin en büyük ozanlarından biri, 100 soruda, eşsiz bir 'düşgücü' hazinesinin kapılarını aralıyor bizim için... Edebiyatın, sanatın, felsefenin derin köklerine ilgi duyan herkes için. - See more at: http://www.inkilap.com/behcet-necatigil/100-soruda-mitologya.htm#sthash.djKSl3kk.dpuf







https://yadi.sk/d/oX0TWC7ij5S5J

Behçet Cantürk'ün Anıları

Behçet Cantürk'ün Anıları


soner yalçın



Öldürülecek 67 Kürt işadamı listesinin ilk sırasında onun ismi vardı... 
Anne tarafından Ermeni'ydi.
Hayatı boyunca "Ermeni dönmesi" diye aşağılandı.
İlk cinayetini 15'inde işledi.
23 yaşında uyuşturucu sevkiyatına başladı.
Karadeniz mafyasıyla işbirliği onu silah kaçakçılığına götürdü.
Müteahhit olarak devlet ihalelerine girdi.
Asala ve PKK'ya yardım ettiği iddiasıyla işkenceli sorgulamalara maruz kaldı.
Hep beraat etti.
Son sevkiyatı 5.5 ton baz morfindi.
Zırhlı otomobili 14 ocak 1994 cuma günü durduruldu.
Bir gün sonra Sapanca'da ölü bulundu.
Şakağına sıkılan tek kurşunla öldürülmüştü.
İşte Behçet Cantürk'ün yaşamöyküsü...



11 Eylül 2015 Cuma

Bay Pipo (Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı: Hiram Abas)

Bay Pipo
(Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı: Hiram Abas)




Bu kitapta anlatılanlar tümüyle gerçektir... Adı geçenler gerçek kişilerdir... Olaylar, tanıkların ağzından aktarılmıştır... İşte MİT'in Gayri Resmi Tarihi...

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, Türkiye'nin son elli yıllık tarihinin bir bölümünü deyim yerindeyse 'büyüteç altına almaya' çalışmaktadır. Reis kitabında, devletin kullandığı bir tetikçinin yaşamöyküsünü anlatırken, bir yandan da ona ve onun gibilere ihtiyaç gösteren tarihsel ortamı ortaya koymaya çalışmıştık. Şimdi de, aynı olayların başrollerinde yer almış bir istihbaratçının yaşamöyküsüyle bir adım daha ilerliyoruz ve biraz daha merkeze, perde arkasındaki kişilere ve olaylara ulaşmaya çalışıyoruz. 

Bu anlamda Bay Pipo'ya, Reis'in bir devamı veya ikinci bölümü de denebilir. Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndaki istihbarat çalışmaları, ülkeyi zapt etmek isteyen emperyalist düşmanlardan ve onlara teslim olmuş olan padişah çevresinden bilgi toplamak temelinde kurulmuştu. Milliydi ve genellikle dış istihbarata yönelikti. Bu sayede halkın hem saygısını hem de fiili desteğini yanına almıştı.