Sayfalar

11 Aralık 2014 Perşembe

vladimir nabokov - edebiyat dersleri

vladimir nabokov - edebiyat dersleri

https://yadi.sk/d/gM9Mp7fMpiQBP




Edebiyat Dersleri, Nabokov’un Wellesley ve Cornell üniversitelerinde verdiği derslerin notlarından oluşmaktadır. Bu derslerde Nabokov, öğrencileriyle birlikte; Jane Austen’ın Mansfield Parkı’nı, Charles Dickens’ın Kasvetli Ev’ini, Gustave Flaubert’in Madame Bovary’sini, Robert Louis Stevenson’un Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ını, Marcel Proust’un Swan’ların Tarafı’nı, Franz Kafka’nın Dönüşüm’ünü ve James Joyce’un Ulysses’ini okuyor. Bu okumalar sonucunda yalnızca Nabokov’un keskin zekâsının ürünü olan eleştirel metinler ortaya çıkmıyor; aynı zamanda yazar, hem okurlara hem de öğrencilere, bir edebiyat metninin nasıl okunması gerektiği ve bir metinden gerçekten nasıl zevk alınacağı konusunda ipuçları veriyor.
Edebiyat Dersleri, dünya edebiyatının en çok tartışılan başyapıtlarına, yine en çok tartışılan başka bir büyük yazarın yorumlarını ve eleştirilerini göstermekle kalmıyor; aynı zamanda hem nasıl iyi bir eleştirmen hem de nasıl iyi bir okur olunabileceğine dair Nabokov’un uzun yıllar derslerinde anlattığı notları, çizimleri ve haritaları da sunuyor. Öğrenciler için bulunmaz bir kılavuz, meraklıları için kaçırılmayacak bir başyapıt…

Shakespeare Tüm Soneler Talat Sait Halman

Shakespeare Tüm Soneler Talat Sait Halman

https://yadi.sk/i/jQRnAjy1piQTR



William Shakespeare «Bütün dünya bir sahnedir,・・ diyor.





Shakespeare yeryüzünü baştan başa sahne olarak görmüş ve kendi


sahnesine bütün yeryüzünü sokmağa çalışmıştır. Ama, hem

oyun yazarı, hem şair olan Shakespeare’in bütün dünyası sahne

değildi. Yaşantılarının birçoğunu trajedilerindeki ve komedilerindeki

kişilerin sözleriyle dile getirmekle yetinmedi, şiirleriyle

de açıkladı.

Büyük yazarın iç dünyası, Sonelerindedir. Bu özlü şiirlerde,

dramatik ses değil, lirik ses egemendir. Çoğu, derin duyguları,

güçlü heyecanları, acıları ve sevinçleri anlatır. İngiliz şairi William

Wordsworth Soneler için diyor ki: «Bu anahtarla Shakespeare

gönlünün kilidini açmıştır.»
 
 
Onaltıncı yüzyılın sonlarında yazılmış olan Sonelerde, Shakespeare

insan ruhunun birçok boyutlarını yansıtmış ve yaratmıştır.

Baştan sona okunduklarında incecik sevgilerden yaman

cinsel iştahlara kadar değişen bir gönül serüvenini anlattıkları

görülüyor.

Soneler, denebilir ki, İngilizcenin en ünlü şiir dizisidir. Hem

de dünya aşk edebiyatının en güzel örnekleri arasındadır. İngilizce,

bu şiirlerde, gerek duygu ve düşünce derinliği, gerek söyleyiş

zenginliği bakımından, ölümsüz bir yere ulaşmıştır.
 
 
Sonelerin önemi, özellikle üç yönden büyüktür:

1 - Salt şiir olarak, Sonelerin çoğu, benzeri az bulunur güzelliktedir.

Ünlü Hayyam çevirmeni Edward FitzGerald şu öv



güyü boşuna yazmış olmasa gerek: «Soneleri titizlikle okuduğum

güne kadar bana yarı-tanrı gibi göründüğü için Shakespeare’i

yarı tanıdığımı söylersem yargımın aşırı olduğunu sanmam.

» 2 - Soneler, Shakespeare’in iç dünyasının birçok yönlerine

ışık tutmaktadır. Büyük İngiliz ozan ve eleştirmeni Samuel

Taylor Coleridge’in oğluna Shakespeare’in kafasını anlamak için

Sonelere başvurmasını salık vermesi bunun içindir. 3 - Soneler,

ünlü yazarın dramatik sanatçılığı ile lirik sesi arasında kesin

bağlar kurduğu içiri de ilginçtir.

Sonelerin tümünü başka herhangi bir dile aynı biçimle, aynı

kafiye düzeniyle çevirmek, düşünülebilecek en zor çeviri işlerinden

biridir. Nitekim, birçok dillerde, tüm Sonelerin çevirisi

yoktur. En gözüpek çevirmenler bile, bu mihnetli işi üstlenmekten

ürkmüş gibidirler.
İngilizceden Türkçeye sone çevirisi, iki dilin yapısı ve ses

düzeni birbirine hiç benzemediği ve vakit vakit ters düştüğü için,

büyük zorluklar çıkarmaktadır. Belki de bu yüzden, Shakespecre’in
 
 
oyunlarımn üçte ikisi —bazıları altı yedi kezdilimize




çevrildiği halde, Soneler genellikle ihmale uğramıştı. Tüm Sonelerin

ilk çevirisi 1979 yılında Saadet Bozkurt ve Bülent Bozkurt

tarafından yayınlandı. Titizlikle hazırlanmış olan ve orijinallere

sadık kalan bu yararlı çalışmada, çeviriler vezinsiz, kafiyesiz,

düzyazı iledir, yer yer mısraların açıklamasını yapıyor gibidir;

şiirsellikten çok uzaktır. Bence, şiirsellik yönünden, en

başarılı örnekler arasında, Sabrı Esat Siyavuşgil’in bir, Can Yücelin

iki sone çevirisi vardır.
 
 
 

Pierre Hadot Wittgenstein ve Dilin Sınırları - DoğuBatı Yayınları

Pierre Hadot  Wittgenstein ve Dilin Sınırları - DoğuBatı Yayınları

https://yadi.sk/d/FeyWWiwVpiRYs


Büyük antik felsefe uzmanı Pierre Hadot, bu küçük ama derin kitapta Wittgenstein ile ilgili birbiri içine geçen üç felsefi hikâye sunmaktadır okuyucuya: ilkin, Wittgenstein felsefesinin neredeyse hiç bilinmediği bir dönemde, onun dile getirdiği yepyeni bir anlayışın bir filozofun düşünce güzergâhında oynadığı belirleyici rol ve bu keşfin yarattığı açılımlar. İkinci olarak, gerek dünya felsefe tarihi içindeki yeri, gerekse yüzyılımızın düşünce ikliminde yarattığı etkisi tartışılmaz derecede önemli olan bu büyük filozofun devrimci boyutu... Nihayet ve belki de en önemlisi, Wittgenstein'm birbirinden farklı olan ama birbirini tamamlayan iki ayrı dönemindeki tezlerinin son derece Özetleyici ve anlaşılırbir izahı.
Tractatus Logico Philosphicus'a hasredilen ilk iki metin, Wittgenstien'ın dile getirdiği "Dil içinde ifade edilen, dil ile ifade edilemez" formülünden hareketle, söze sığmayan üzerine bir düşünüm geliştirir. Wittgenstein'ın ikinci dönem düşüncesini temsil eden Felsefi Soruşturmalar'ı konu alan son iki makale ise, bu metinde açık ifadesini bulan devrimci dil teorisinin dil ve düşünce anlayışımızda yarattığı büyük etkiler üzerine odaklanır: dil oyunları mefhumu ve yaşam biçimi anlayışı Hadot'yu felsefî söylemin doğası üzerine düşünmeye götürür. İşlevi nesneleri göstermek ve düşüncelere tercüman olmak olan bir dil yoktur, ama başka şeyler arasında, dinleyici üzerinde bir etki yaratmaya yönelik dil oyunları vardır... Felsefi dil belli bir etkinlik perspektifi içinde "ruhsal bir talim" olarak anlaşılmalıdır.
Daha önemlisi, felsefi söylem belli bir yaşam tarzının seçiminden bağımsız salt teorik bir etkinlik değildir. Aksine söz ve eylem, felsefi söylem ve filozofça yaşam, birbirinden ayrılmaz tamamlayıcı bir bütündür. Ve felsefe hayretle başlar: "Dünyanın nasıl olduğu değildir gizemli olan, olmasıdır."...Wittgenstein'ın analitik-pozitivist düşüncesinin Ötesinde mistik olana dair getirdiği açılıma kulak vermek isteyenler için...

Octavio Paz Yay ve Lir Şiir nedir

Octavio Paz Yay ve Lir Şiir nedir

https://yadi.sk/d/_sq5y3mrpqomB



ŞİİR NEDİR? YAY VE LİR
OCTAVIO PAZ
ÇEVİRİ: ÖMER SARUHANLIOĞLU
ERA YAYINLARI
1995
139 SAYFA

Şiir nedir?
Şiir bilgidir, kurtuluştur, güç ve terkediştir.Dünyayı değiştirebilecek güçte bir eylemdir şiir, doğası gereği devrimcidir. s:9
Şiir, içinde yeryüzünün tınladığı bir midye kabuğudur, ritimle ölçüler de evrensel uyumun yankılarıdır. S:10
Şiir yokluğu gizleyen bir örtüdür- insan yaratıcılığının o göz kamaştırıcı kanıtı! s:10
Şiir bir edebiyat biçimi değil şiirsel eylemle insanın buluşma noktasıdır.Şiir, şiirselliği kapsayan, onu harekete geçiren ve açığa çıkartan canlı bir varlıktır.Biçim ve öz aynıdır onda.S:11
Şiirsel eylem...
Şiir eyleminin bütünlüğü ancak ve ancak şairin kendisiyle kurulabilecek aracısız ilişkiyle kavranabilir.s:10
Şiir bir edebiyat biçimi değil şiirsel eylemle insanın buluşma noktasıdır.Şiir, şiirselliği kapsayan, onu harekete geçiren ve açığa çıkartan canlı bir varlıktır.Biçim ve öz aynıdır onda.S:11
Şiirsellik tüm şiirlerin bir araya gel

Julie Moore Common Mistakes at Proficiency and how to avoid them

Julie Moore Common Mistakes at Proficiency and how to avoid them


https://yadi.sk/i/zR5ylAVepqpii



This invaluable little book highlights the real mistakes that students make in the exam - and shows how to avoid them. Based on analysis of thousands of exam scripts, each unit targets a key problem area. Clear explanations and exercises help students to use the language accurately. Regular tests offer students a further opportunity to check and consolidate what they have learnt. * Highlights common mistakes that learners really make * Based on analysis of thousands of exam scripts * Short, snappy explanations focus on key problem areas * Includes exam-style exercises

Bir aile cinayeti michel foucault

Bir aile cinayeti michel foucault

https://yadi.sk/d/MTefmQUapjMCE



Annemi, kız kardeşimi, erkek kardeşimi katleden ben, Pierre Riviére
XIX. yüzyılda Normandiya'nın Calvados eyaletine bağlı küçük bir köyde yaşayan 20 yaşındaki Pierre Riviere, çocukluğundan beri garip davranışlarıyla tanınmaktadır. İnsanlardan, bilhassa kadınlardan kaçmakta, karamsar ve dengesiz kişilik özellikleri sergilemektedir. Oldum olası kafasını meşgul eden yücelik fikirleri, ailesinden yaşanan sorunlarla birleşince onu adım adım korkunç sona yaklaştırır. Babasını mutsuzluklarından kurtarmak gibi, ulvi olduğunu düşündüğü bir misyon üstlenerek, annesini ve iki kardeşini öldürür.

Hapishanede kaleme aldığı hatıratı, hem kendi öznel durumunu hem de o dönem Fransa'nın genel profilini yansıtması açısından çok ilginçtir. O dönemde Fransa, Cumhuriyetçiler ve kralcıların iktidar mücadelesiyle çalkalanmata, gizli dernekler mantar gibi bitmektedir. Kral Louis-Philippe'e suikast düzenleyen Fieschi'nin davası ile Riviere'in davası aşağı yukarı aynı zamana denk düşer. Kral tüm tebaanın babası olarak düşünüldüğünden, ebeveyn katliyle kral katli arasındaki geçişlilik, iki dava sürecinin birbirinden etkilenmesine yol açmıştır. Akıl hastası mı, yoksa bir canavar mı olduğu konusunda bir türlü ortak karara varamayan tıp uzmanları ve adalet mekanizması büyük bir bocalama içindedir. Tıp bilimi hem kendi arasında bölünmüş hem de adalet mekanizmasıyla uyuşmazlık yaşanmaktadır. Kısacası, ortada bir yetki sorunu vardır. Kim neye, ne kadar karar verebilecektir? Riviere ve hatıratı, Riviere vakası, yargıçlar ve doktorlar için tam bir bilmece olup çıkmıştır.

Michel Foucault ve arkadaşları, psikiyatri ve suça yönelik adalet arasındaki ilişkilerin tarihi üzerine bir çalışma yapma amacıyla yola çıktıklarında Riviere olayıyla karşılaşır, hatırat ve dava dosyası karşısında derinden etkilenirler. Foucault'nun zayıfların ve kaybedenlerin, akıl hastalarının ve sapkınların hayatlarını anlamaya doğru çıktığı düşünsel yolculuğunun en önemli uğraklarından biri olur Bir Aile Cinayeti.

Bir aile cinayetini konu alması bile tek başına eseri ilginç ve okunmaya değer kılmaktadır. Ama bu tek boyutu içinde değerlendirmek, eseri azımsamak olacaktır. Eğitimsiz, dini ve milli fikirlerle büyülenmiş, akıl sağlığı tartışmalı bir köylünün karşısında, tıp bilimiyle, psikiyatrisiyle, adalet mekanizmasıyla tüm bir toplum yer almaktadır. Sömürgeci, yayılmacı siyaset nezdinde "vatan uğruna" cinayetlerin normal, meşru sayıldığı toplumda, ailesinin fertlerini katleden bir köylü nereye oturtulmalıdır?

İşte Foucault ve arkadaşları buradan yola çıkarak, suç ve ceza, akış sağlığı ve delilik kavramlarını sorgulamakta, ikiyüzlü toplumun "normallik" normlarını tartışmaya açmaktadırlar. Güç, hakimiyet ve çatışkı ilişkileri üzerine bir kez daha düşünmemizi sağlayan bu sarsıcı metin, şiddetin her türüne sık sık tanık olan "bebekleri katil yapan" yaşadığımız toprakları da anlamamıza yönelik çok önemli bir katkı.

Vocabulary Games and Activities for Teachers Peter Watcyn-Jones

Vocabulary Games and Activities for Teachers


https://yadi.sk/d/xuykktwWpqrdN


Peter Watcyn-Jones
                                                                                           




Peter Watcyn-Jones’s fully revised and updated edition of Vocabulary 1 Games and Activities gives your students motivating vocabulary practice.
This resource book contains 60 activities, organized according to level from Beginners to Advanced for ease of reference and includes detailed teachers’ notes and timing guides to maximise class time. The activities are all selected and revised following teacher feedback and most can be completed in 10 – 30 minutes so are ideal for extra consolidation or as gap fillers.
Students will love the different types of activities such as ice-breakers, quizzes, pair work, bingo, board games, crosswords and much more.
As a busy teacher, you’ll find the full set of teachers’ notes with step-by-step instructions, follow-up suggestions and full answer keys invaluable. And the quick reference content pages will show you at a glance all you need to know about the activity focus and type, time and preparation you’ll need to do.

Sedit Yüksel Şžeyh Galip Eserlerinin Dil ve Sanat Değeri

Sedit Yüksel Şžeyh Galip Eserlerinin Dil ve Sanat Değeri

https://yadi.sk/i/FMrtooEPpqwsA



Mehmet Esat (Galip), 1171/1757-58 yılında İstanhul'da Yeni.kapı
 
Mevlevihanesi yakınlarındaki bir evde doğmuştur 1• Babası şair ve




"arif " bir kişi, Mustafa Reşit Efendi; annesi Emine Hatun'dur.

Mustafa Reşit Efendi'nin bahası Mehmet Efendi'dir. Esrar Dede'nin
 

bir "arif-i agah ve bir pir-i cilvegah-i bezm-i ahadiyyet" olarak tanıttığı
Mehmet Efendi, yine onun söylediklerine göre, Yenikapı Mevlevihanesi




şeyhleTinden Peçevi Arif Dede 2'nin "mensuplarından" dır. Galip'in

dedesi Mehmet Efendi üzerine bildiklerimiz ancak hu kadardır.

Galip dolayısıyla Mustafa Reşit Efendi'den söz eden bütün kaynaklar

onu Mevlevi olarak tanıtırlar. Gerçekten, Galip'in ve Esrar Dede'nin,

yeri geldikçe anlattıkları gibi Mustafa Reşit Efendi güçlü bir tasavvuf

eğitimi görmüş ve şiirle uğraşmıştır. Galip divanından aldığımız şu

üç beyit Reşit Efendi'nin şiir uğraşına değinmektedir :

Peyrev oldum ben de Gaalih valid-i zişanıma

Kim dua vü medhi hem farz ü hem elzemdir bize

Mustafa nam ü reşid ü mürşid ü üstad-i küll

Her nigah-i himmeti iksir-i a'zemdir bize
 

Mübadele Çocukları - Renee Hirschon

Mübadele Çocukları - Renee Hirschon

https://yadi.sk/i/iOiPT6iepqxBG


Eylül 1922'de İzmir'i terk eden Yunan ordusuyla birlikte mavnalara, sandallara binen Batı Anadolulu Rumlar adalara, İstanllu ve Trakyalı Rumlar da Yunanistan'a kaçıyordu. 1922 güzünün sonunda bir milyony aşkın Anadolulu Rum Yunanistan'a sığınmıştı. Türkiye ve Yunanistan'ın 30 Ocak 1923'te Lozan'da nüfus mübadelesine karar vermeleri, doğdukları topraklara döneme umuduyla yaşayan bu insanlar için yeni bir hayatın başlangıcıydı. Mühadele Çocukları bu insanların hikayelerini anlatıyor. Renee Hirschon'un, Pire limanı yakınındaki Kokinya'nın yoksul bir semti olan Yeranya'da Albaylar Cuntası'nın en karanlık dönemlerinde yaptığı saha araştırmasının ürünü olan bu kitap, aşkları, evlilikleri, barınakları, komşuluk ilişkileri ve dinsel yaşamlarıyla suyun öte yanından insan manzaraları sunuyor

Midhat Cemal Kuntay Sarıklı ihtilalci Ali Suavi

Midhat  Cemal  Kuntay  Sarıklı  ihtilalci  Ali  Suavi

https://yadi.sk/d/rgLTvgV-pqxZc



SARIKLI İHTİLALCİ ALİ SUAVİ


Yazarı: MİTHAT CEMAL KUNTAY
Çeviren:
Hazırlayan:

Yayınevi: AHMET HALİT KİTABEVİ
Yayın Yeri: ISTANBUL
ISBN NO:
Yayın Yılı: 1946

J.M. Coetzee - Barbarları Beklerken

J.M. Coetzee - Barbarları Beklerken

https://yadi.sk/d/ZU3PqssSpqxsA




Nobel ödülü sahibi J. M. Coetzee, bu romanında hayalî bir imparatorlukta geçen olayları anlatıyor. Ancak, yazarın 1970?ler Güney Afrika?sına gönderme yaptığını seziyoruz. Geniş topraklara yayılmış bir imparatorluğun en ucundaki bölgede yaşayan Barbarlar, sözümona, ayaklanmak, imparatorluğu tehdit etmek üzeredirler. Onları bastırmak bahanesiyle merkezden gönderilen Albay ve emrindekiler, müthiş bir işkence ve kıyım başlatırlar. Bu olaylar, o bölgede görevli, yıllardır başkentin yüzünü görmemiş Sulh Yargıcı?nın ağzından aktarılır. Barbarları Beklerken, ürkütücü bir zorbalığın öyküsünü dile getirmekle birlikte, öncelikle bir aşk, sevecenlik, bağışlama ve insancıl duygular romanı. Coetzee roman kişilerini, olayların geçtiği ortamı öylesine ustaca aktarıyor ki, karakterlerin hiçbiri karikatürleşmeden, iyi ve kötü yanlarıyla somutlaşıyor. Coetzee zorbalara da, onların kurbanlarına da aynı insancıl tavır içinde yaklaşıyor. Barbarları Beklerken?i okurken, bir yandan az gelişmiş ülkelerde yıllardır oynanan siyasal oyunları izleyecek, öte yandan alışılmadık ama gerçek, sarsıcı bir aşka tanık olacaksınız.

Hilmi Ziya Ülken Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu İbn Haldun

Hilmi Ziya Ülken  Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu İbn Haldun



https://yadi.sk/i/qpcEP7PypqyAL

Yaşadığı dönemde yeterince anlaşılamayan ve ölümünden sonra da bir süre unutulan İbn Haldûn’u XVI. yüzyılda ilk olarak keşfedip ardından eserlerini Türkçe’ye çevirenler, İbn Haldûn’dan etkilenen Osmanlı tarihçileri ve devlet adamları olmuştur. İbn Haldûn XIX. yüzyıldan itibaren şarkiyatçıların yoğun ilgisini çekmiş ve pek çok dilde araştırmalara konu olmuştur.

Hayatı, Eserleri ve Düşüncesi. İbn Haldûn’un hayatı, eserleri ve genel olarak düşüncesi hakkında oldukça geniş bir literatür bulunmaktadır. Umumi bir giriş için Nathaniel Schmidt’in Ibn Khaldun: Historian Sociologist and Philosopher (New York 1930) ve Muhammed Abdullah İnân’ın, İbn Ħaldûn: Ĥayâtühû ve türâŝühü’l-fikrî (Kahire 1352/1933, 1965 [genişletilmiş baskı]; İng. versiyonu, Ibn Khaldun: His Life and Work, Lahore 1941) adlı eserleri dikkate değer. İbn Haldûn’un düşüncesi hakkında en kapsamlı çalışma Mülhim Kurbân’ın Ħaldûniyyât (I-III, Beyrut 1983-1985) adlı eseridir. Müellifin eserleri için Abdurrahman Bedevî’nin Müǿellefâtü İbn Ħaldûn (Kahire 1962; Tunus 1979) adlı araştırması hâlâ önemini korumaktadır. Bu konudaki diğer eserlerden bazıları şunlardır: Zeki Cemil, İbn Haldûn (İstanbul 1317); Muhammed Halîfe Tûnisî, Ĥayâtü İbn Ħaldûn (Kahire 1343/1925); Emîr Şekîb Arslan, TaǾlîķāt Ǿalâ İbn Ħaldûn (I-III, Kahire 1355); Hilmi Ziya Ülken - Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İbn Haldun (İstanbul 1940); Ömer Ferruh, İbn Ħaldûn ve Muķaddimetühû (Beyrut 1943); Ali Abbas, Ĥayâtü ve müǿellefâtü İbn Ħaldûn (Tıtvân 1961); Ali Abdülvâhid Vâfî, ǾAbdurraĥmân b. Ħaldûn: Ĥayâtühû ve âŝâruhû ve mežâhiru abķariyyetihî (Kahire, ts.); Walter Joseph Fischel, Ibn Khaldun in Egypt his Public Functions and his Historical Research (Berkeley-Los Angeles 1967); Muhammed Azîz el-Habâbî, Ibn Khaldūn (Paris 1968; Ar. trc. Fâtıma el-Câmiî el-Habâbî, Beyrut, ts.); A. Hilû, Ibn Khaldun: Müǿessisü Ǿilmi’l-ictimâǾ (Beyrut 1969); Abdelghani Megherbi, Ibn Khaldoun: Sa vie et son æuvre (Alger 1980); A. A. Ignatenko, Ibn-Khaldun (Moskova 1980); Ahmed Abdüsselâm, Ibn Khaldoun et ses lectures (Paris 1983); a.mlf., Maħŧûŧâtü İbn Ħaldûn fî mektebâti Türkiyâ (Tunus 1985); Mustafa eş-Şek‘a, el-Üsüsü’l-İslâmiyye fî fikri İbn Ħaldûn ve nažariyyetihî (Kahire 1986); Ahmet Arslan, İbn Haldûn’un İlim ve Fikir Dünyası (Ankara 1987; 2. bs. İbn Haldûn, İstanbul 1997); Süleyman Uludağ, İbn Haldûn (Ankara 1993); Muhammed Fârûk Nebhânî, el-Fikrü’l-Ħaldûnî (Beyrut 1998).

Felsefesi. İbn Haldûn, meşhur eseri Muķaddime’de felsefeye karşı açıkça tavır almakla birlikte bir filozof olarak da pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bu eserlerden bazıları şunlardır: W. Simon von der Bergh, Umriss der Mohammedanischen Wissenschaften nach Ibn Khaldûn (Leiden 1912); Muhammed Kâmil Ayâd, Die Geschichtsund Gesellschaftslehre Ibn Khaldūns, Forschungen zur Geschichtsund Gesellschaftslehre (Stuttgart-Berlin 1930); Muhsin Mehdî, Ibn Khaldun’s Philosophy of History (Chicago 1957); Heinrich Simon, Ibn Khalduns Wissenschaft von der menschlichen Kultur (Leipzig 1959; İng. trc. Fuâd Baali, Lahore 1978); Ali el-Verdî, Manŧıķu İbn Ħaldûn fî đavǿi ĥađâretihî ve şaħśiyyetihî (Kahire 1962);

Hakan Günday Piç

Hakan Günday Piç



https://yadi.sk/d/1UwvdaPrpqygV



Piçlerin çocukları olmaz.

Piçler, aşık oldukları kadınların kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.

Piçlere sır verilebilir. Ölümleriyle son bulan sırdaşlıkları vardır.

Piçlerin cinsel hayatı düzensizdir.

Piçlerin bedenleri ve akılları, diğer insanlarınkilerin aksine nasırlaşmaz. Onların nasırlaşan tek yerleri ruhlarıdır.

Piçler sadece kendi aşklarına saygı duyarlar. En yakın dostlarının kadınlarına dil ve el uzatabilirler. Bu durumda piç tabii ki suçlu, ancak piçlik meşrudur. Piçler düzensiz hayatlarında düzenli olarak içki içerler. Belli sayıdaki kadehten sonra sarhoş olup sızarlar. Sızdıkları yerin adı huzurdur.

Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır.

Piçler insan öldüremedikleri, ağır suçlar işleyemedikleri, korkak ve hain oldukları için yaşadıkları yerleri zorunlu kalmadıkça terk edemezler.

Piçin davranış ve tercihlerini sadece bir başka piç kabul edilebilir olarak değerlendirir ve "Neden?" diye sormaz. "Neden" sorusu piçliği yok eder

What is next in Turkey ?



https://yadi.sk/i/12y6bNnXpqzCM


This book was originally published prior to 1923, and represents a reproduction of an important historical work, maintaining the same format as the original work. While some publishers have opted to apply OCR (optical character recognition) technology to the process, we believe this leads to sub-optimal results (frequent typographical errors, strange characters and confusing formatting) and does not adequately preserve the historical character of the original artifact. We believe this work is culturally important in its original archival form. While we strive to adequately clean and digitally enhance the original work, there are occasionally instances where imperfections such as blurred or missing pages, poor pictures or errant marks may have been introduced due to either the quality of the original work or the scanning process itself. Despite these occasional imperfections, we have brought it back into print as part of our ongoing global book preservation commitment, providing customers with access to the best possible historical reprints. We appreciate your understanding of these occasional imperfections, and sincerely hope you enjoy seeing the book in a format as close as possible to that intended by the original publisher.

Çokluk M Hardt A Negri

Çokluk M Hardt A Negri


https://yadi.sk/i/1NvxO0AvpqzRh



Empire


https://yadi.sk/i/Zqgh7vc9pqzg7



empire

Hardt ve Negri'nin imparatorluk'u yayımlandığında, dünyadaki muhalif güçler uzun yılların ataletini yeni yeni kırmaya, küresel egemenliğin bu yeni biçimini sorgulamaya başlıyordu. Kitapta yazarlar, emperyalizm teriminin artık günümüzü açıklayamadığını, bunun yerine ulus-devletler kadar ulusüstü kurum, şirket ve STK'ları da içeren, her yere yayılan bir emperyal ağır var olduğunu savundular; bu yeni egemenlik biçimi karşısında ulusal ve yerel eksenli direnişlerin etkisiz kaldığını söyleyip yeni bir enternasyonalizm önerdiler. İmparatorluk'un tamamlayıcısı niteliğindeki Çokluk, Seattle'dan Irak Savaşı protestolarına kadar bu önerinin pratikte denendiği, birçok toplumsal eylemi ve meydan okudukları küresel sürekli savaş halini açıklıyor, bir mücadele perspektifi çiziyor.

Artık düşmanı ve alanı belirsiz olan, sürekli bir küresel savaş hali içinde yaşıyoruz. Bu durum yaşamın her alanına yayılıp, demokrasinin süresiz askıya alınmasına zemin hazırladı. Bu savaş temelinde kurulan yeni sömürü ve ekonomik hiyerarşi topografyasının hatları, ulusal sınırların ötesinde belirginleşiyor: Küresel bir Apartheid düzenine giriyoruz; azınlığın zenginliği, çoğunluğun emeği ve yoksulluğu sayesinde sürüyor. Oysa son yıllardaki direniş dalgasının gösterdiği gibi, küreselleşme aynı zamanda, ülkeler ve kıtalar boyunca uzanan sayısız ortaklaşma biçimine de hayat verdi. Farklı farklı emek biçimleri tekilliklerini korudukları halde, birlikte ortak zeminler geliştiriyorlar ve bunlar her tür üretimin koşulu haline geliyor. Tekillikler, bu ortak payda temelinde etkileşiyor, farklılıklarından vazgeçmeden bir araya geliyor. Çokluk, işte bu tekillik ve ortaklık dinamiğinden doğan öznelliktir. Çokluk ne "halk" gibi türdeş bir bütün, ne de "kitleler" gibi parçalı bir yapıdır. Tekilliklerin hareketi, küresel kapitalist hiyerarşiler için sürekli bir tehdit artık. Onlar bariyerleri aşıyor, duvarların altını oyan bağlantı tünelleri kazıyor; yaratıcılık çizgilerinin her kesişiminde, toplumsal öznellikler daha melez, alaca hale geliyor, kontrolün tektipleştirici gücünden uzaklaşıyor. Özdeşlikler olmaktan çıkıp tekillikler oluyorlar. Etkileşip karışan diller tek ve birleşik bir dil değil, bir tekillikler çokluğunun bağrında ortak bir güç yaratıyor. Bu ağ tipi yeni örgütlenmeyi anlamak için yazarlar, geçmişin merkezi örgütlerinden gerilla hareketlerine, oradan da alternatif küreselleşme mücadelesine uzanan bir soykütüğü çıkarıyor ve örgütlenme biçimlerinin nasıl gittikçe demokratik ve açık hale geldiğini gösteriyor.

Rüzgarı, denizi ve toprağı boyunduruk altına alamazsınız: Çokluk da emperyal egemenliğin elinden sürekli kayar, çünkü siyasal bir yapının doktriner, hiyerarşik ve disipliner organlarına tamamen hapsedilemez. Tarihte ilk kez mutlak demokrasi olanaklı hale geldi, her tür egemenlik biçimini yok etmek mümkün artık. Bu olanağı gerçekleştirmekse çokluğun projesi...

10 Aralık 2014 Çarşamba

Ümit Yaşar Oğuzcan-Taşlamalar Hicivler-II

Ümit Yaşar Oğuzcan-Taşlamalar Hicivler-II

https://yadi.sk/d/aBRa0qDfpqzwa




Benim yergiciliğimin en önemli özelliği, körü körüne bir partiyi ya da bir ideolojiyi tutmayışım ve bu nedenle hiciv oklarımı özgürce atılımdır. Sözlerimi bitirmeden önce önemli bir gerçeği daha belirtmek isterim: 28 yıllık yergicilik yaşamımda ne polis ne de yargıç karşısına çıktım... Ve tüm yazdıklarımı günü gününe, sıcağı sıcağına yayımladım, çeşitli gazetelerde, dergilerde ve kitaplarımda.
Ümit Yaşar Oğuzcan
¢Vah benim Türkiye´m!
¢Halktan yana
¢Kişiler ve olaylar
¢Taşlamalar, kalaylar
¢Dikiz aynası
¢Şu benim çilekeş halkım
¢Politik olaylar
¢El veriyor, el veriyor, orta direk bel veriyor
...



Susan Sontag-Fotoğraf Üzerine

Susan Sontag-Fotoğraf Üzerine



https://yadi.sk/d/0c-6aZ1Wpr2Lv



'Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değin -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gördüğümden önceki dönemim (o zaman henüz on iki yaşındaydım) ile sonraki dönemim olarak ikiye ayırdığımı söylersem abartıya kaçmış olmam. Onları görmem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o güne değin hemen hiç haberim olmamış ve etkilemek için de hiçbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hiç tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek için de elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda içimde bir şey kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mümkün olmayan bir kedere düşmüş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını da hissetmiyor değildim; içimde bir şey ölürken, bir şey de hâlâ feryat edip duruyordu.'

John_Fante_-_Los_Angeles_Yolu

John_Fante_-_Los_Angeles_Yolu



https://yadi.sk/d/BUXlgF1Ypr2ap



Her sabah bu duyguyla kalkıyordum yataktan. Şimdi
kendime bir iş bulmam lazım, lanet olsun. Kahvaltı
ediyor, kolumun altına bir iktap yerleştirip ceplerime
kalem doldurduktan sonra kapıdan çıkıyordum. Merdivenden
indiğim gibi kendimi dışarı atıyordum. Bazen sıcak
oluyordu hava, bazen soğuk, bazen sisli, bazen açık.
Koltuğumun altında kitapla iş aramaya çıktığım için
önemi yoktu havanın...

Edgar Allan Poe - Seçme Hikayeler

Edgar Allan Poe - Seçme Hikayeler




https://yadi.sk/d/vau5gc8Qpr32h



Doğru! Çok ama çok sinirliydim ve hala da öyleyim; ama deli olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Hastalık duyularımı keskinleştirmişti, onları yok etmiş ya da köreltmiş değil. Ve hepsinin üstünde de işitme duyum güçlenmişti. Yeryüzünde ve cennetteki her şeyi duyuyordum. Ve cehennemdeki pek çok şeyi de. Öyleyse nasıl deli olabilirim ki? Dinleyin! Dinleyin ve görün hikayenin tümünü ne kadar sakinlikle ve sağlıkla anlatacağım sizlere...

Said Halim Paşa - Buhranlarımız

Said Halim Paşa - Buhranlarımız




https://yadi.sk/d/yJ-Trjn3pr4Be



İslamcı fikir ve devlet adamı Said Halim Paşa'nın çok önemli sekiz eseri bir arada... "Buhranlarımız" genel başlığı altında toplanmış bulunan yedi kitabı: Meşrutiyet, Taklitçiliğimiz, Fikir Buhranımız, Cemiyet Buhranımız, Taassup, İslam Dünyası Neden Geri Kaldı?, İslamlaşmak ile son olarak yazdığı ve "İslam'ın devlet teşkilâtı, başkanı, meclisi, partileri, seçimleri, kanun koyma ve icrâ kuvvetleri ile nasıl olmalıdır?" sorusuna cevap veren İslam Devletinin Siyasî Yapısı adlı eseri... Ayrıca "Hâtırât"ından elde bulunan bir bölüm ve I. Dünya Harbi'ne neden girdiğimizi açıklayan "Cevaplar"ı...

Roman Sanatı Orjinal isim: The Aspects of Novel E.M. Forster

Roman Sanatı Orjinal isim: The Aspects of Novel  E.M. Forster



https://yadi.sk/d/prnO-AKCpr4za


"Bir roman için son ölçü, ona karşı duyduğumuz sevgi olacaktır; tıpkı dostluklarımızın ve tanımlayamadığımız şeylerin ölçüsünün sevgi olması gibi."
-E. M. Forster-
..E. M. Forster'ın İngiliz ve dünya romanından geniş bir alanı kapsayan örneklerle oluşturduğu bu yapıtı, ülkemizde süregelen roman üstüne tartışmalara birçok yönden aydınlatıcı, öğretici yaklaşımlar içermektedir.

Avrupa ve Biz - Seçme Eserler İlber Ortaylı

Avrupa ve Biz - Seçme Eserler

İlber Ortaylı



https://yadi.sk/d/qZFKcVQDpn2bs




Türkiye Avrupa'ya ilk defa yanaşmıyor. Türkiye Avrupa ile ilk defa bir macera yaşamıyor. Türkiye'nin dokuz yüz yıllık tarihi Avrupa ile beraberdir; bunu kimse unutmasın.

Bugün, Türkiye'de Avrupa Birliği denen iktisadî ve siyasî oluşumun kültürel boyutu çok az tartışılmaktadır. Kültür bir hayat tarzını ve geçmiş kuşakların mirasını ifade ettiğine göre, Avrupa ve Türkiye bir uyum içinde midir? Tarihsel geçmiş, hal ve gelecek açısından bu uyum sorununun tartışılması şarttır. Oysa toplumumuzda hem idare edenler, hem de idare edilenler, Avrupa Birliği'ni sadece iktisadî refah, serbest işgücü dolaşımı konuları etrafında ve bir kısım çevreler de insan hakları gibi kurumlar açısından düşünmekte olup; asıl önemli sorunun tartışılmasından herkes kaçınmakta, belki de hoşlanmamaktadır.

Alman ülkesinden Kohl diye bir başbakan, "Biz bunları ne biliriz?" diyor. 18. yüzyılın sonunda, bunu hiç çekinmeden söylerim, bizimkinden edebî bakımdan daha kaliteli bir Kur'an çevirisi yapılmış bir ülkede bunu söylüyor! Haberi yok o mirastan, o büyük oryantalist mirastan; yani biz de onları tanımıyoruz, onlar da bizi tanımıyorlar, tanımamakta ısrar ediyorlar.

Prof. Dr. İlber Ortaylı okuyucuyu karşılaştırmalı bir siyasal, toplumsal ve kültürel tarih gezisine çıkardığı bu eserinde, her zamanki akıcı üslubuyla ezberleri bozuyor, "tartışılmaz doğrular" olarak görülen pek çok konuda tabuları yıkıyor, hepimizi, yani Avrupa ve Biz'i abartmadan, çarpıtmadan, gizlenmeden gerçeklerle yüzleşmeye çağırıyor.

JohnBerger G

JohnBerger G




https://yadi.sk/d/OAZmvV58podpA



G. John Berger'in İngiltere'nin en prestijli ödülü olan Booker ödülünü almış, erken dönem romanı. Arka planında Avrupa tarihinin Garibaldi, 1898 Milano işçilerinin ayaklanması, Boer savaşı, Alplerin ilk kez uçakla geçilmesi gibi önemli siyasi olaylarının yer aldığı roman, kadın ve erkeğin cinsel bağ ve ilişki içindeki davranışlarına eğiliyor.

9 Aralık 2014 Salı

Necmettin Halil Onan İzahlı Divan Şiiri Antolojisi

Necmettin Halil Onan İzahlı Divan Şiiri Antolojisi




https://yadi.sk/i/v2Dij05ypoe5J

İzahlı Divan Şiiri Antolojisi - Necmettin Halil Onan


Yazarı: Necmettin Halil Onan
Çeviren:
Hazırlayan:

Yayınevi: M.E.B.
Yayın Yeri: İstanbul
ISBN NO:
Yayın Yılı: 1991

Dili: Türkçe

Paulo Freire - Ezilenlerin Pedagojisi

Paulo Freire - Ezilenlerin Pedagojisi




https://yadi.sk/d/YhzYMC4Ipi9PR





Paulo Freire hayatını ezilenlerin eğitimine, özellikle de okuma yazma bilmeyen yetişkinlerin eğitimine adamış bir eğitimci. Ezilenlerin Pedagojisi'nde ise sadece belli eğitim merkezlerinde uygulanacak alternatif bir pedagoji değil, amaçları kadar kullandığı araçlar da özgürlükçü olan bir özgürleşme siyaseti öneriyor. Ona göre, siyaset, kelimenin en geniş anlamıyla bir eğitim süreci çünkü. Freire öncelikle "bankacı eğitim modeli"ni reddeder. Bu modelde öğrenciler (ya da ezilenler), üzerlerine bilgi yatırımı yapılan pasif varlıklar, boş kapılardır. Bilgi onlara ihsan edilir, aktif bir araştırma sürecinin ürünü değildir. Onlar nesne, öğretmenler (ya da siyasal liderler) öznedir. Bu modelde dünya kapalı, durağan bir düzen, verili, tamamlanmış bir gerçeklik olarak sunulur. Diyalog değil, tek yanlı bir dayatma söz konusudur. Bu, ezilenleri kaderciliğe iten, özgürlükten korkmalarına yol açan ve bu yüzden de üzerlerindeki tahakkümü pekiştiren bir modeldir. Freire buna karşı, ezilenlere dayatılmayan, onlarla diyalog içinde oluşturulan bir pedagoji (=siyaset), "problem tanımlayıcı eğitim" dediği bir model önerir. Ona göre kendini ne kadar devrimci sanarsa sansın, ezilenlere "nesne" muamelesi yapmayı sürdürerek otoriter ilişkileri yeniden üreten hiçbir pratik özgürleştirici olamaz. Özgürleşme, ezilenlere armağan edilecek bir şey değildir, onların özgürleşme mücadelesine özne olarak katılımlarının ürünüdür. Freire'in önerdiği model, insanların dünyayla ilişkilerindeki problemleri tanımlamalarını, dünyayı insanın kendini yaratma görevinde kullandığı bir malzeme olarak görmelerini sağlar. İnsanları "olma" sürecindeki, bitmemiş, yetkinleşmemiş ve bu yüzden de yaratıcı varlıklar olarak görür. Bu yüzden de eğitimin içeriği ezilenlerle diyalog kurularak, onların "konusal evren"i dikkate alınarak belirlenmelidir. Diyaloğun ön şartı ise insanlara inanmaktır, sevmeyi becerebilmektir.

Renan Mudafaanamesi (1962) İslamiyet ve Maarif - Namik Kemal

Renan Mudafaanamesi (1962)  İslamiyet ve Maarif - Namik Kemal




https://yadi.sk/i/Ae0ePCIbpr6nj



RENAN MÜDAFAANAMESİ (İSLAMİYET ve MAARİF)


Yazarı: Namık Kemal
Çeviren:
Hazırlayan: Fuad Köprülü

Yayınevi: Milli Kültür Yayınları
Yayın Yeri: Ankara

The Handbook of Second Language Acquisition

The Handbook of Second Language Acquisition








"The Handbook of Second Language Acquisition" presents an integrated discussion of key, and sometimes controversial, issues in second language acquisition research. The book discusses the biological and cognitive underpinnings of SLA, mechanisms, processes, and constraints on SLA, the level of ultimate attainment, research methods, and the status of SLA as a cognitive science. It includes contributions from twenty-seven of the world's leading scholars; and, provides an invaluable resource for all students and scholars of human cognition, including those in linguistics, psychology, applied linguistics, ESL, foreign languages, and cognitive science.

Tomris Uyar - Amerikan Hikayeleri Antolojisi

Tomris Uyar - Amerikan Hikayeleri Antolojisi




https://yadi.sk/d/hD6uYcBbpoeon




Amerikan Hikayeleri Antolojisi

Çağdaş Amerikan hikayelerinden, Yitik Kuşak yazarlarından örnekler. Geçiş Dönemi, Güneyliler, kent ve yakın taşra azınlık edebiyatı. Beat kuşağı ve Yenilikçi Edebiyat. Stein, Parker, Fitzgerald, Hemingway, Wolfe, Steinbeck, Farrell, Saroyan, Porter, Faulkner, Hughes, Welty, McCullers, Capote, O’Connor, Miller, Thurber, Nabokov, Malamud, Bellow,Powers, Salinger, Jackson, Purdy, Algren, Updike, Theroux, Cheever, Vonnegut Jr., Baldwin, Barth, Baraka, Brautigan, Selby, Bartheleme, Donleavy.

Kitapta yer alan bölümler
Biz ve Onlar
Hayat Pahalılığı
Başka Bir Ülkede
Şafakta Sirk
Güz Başı
Sabah Kahvaltısı
Uçan Trapezdeki Gözüpek Delikanlı
Hırsız
In Musa, In…
Canavar
Cokey
Gece Ağacı
Her Çıkışın Bir İnişi Vardır
Matmazel Claude
Walter Mitty’nin Gizli Dünyası
İmgeler ve Simgeler
Tanrının Gazabı
Yiğit Kadın
Muz Balığı İçin Bulunmaz Bir Gün
Piyano
Hava Kararınca Eve
Rocco Oynuyor ve Kaybediyor
Yapraklar
Geleceğin Babası
Sözcükler Eylemdir
Arjantin Başkanı
Yarın Olsun, Yarın Olsun Diyerek
Bu Toprağın Yerlisi Bir Oğulun Notları’ndan
İki Düşünce
Bir Kovalama (Alighier’in Düşüşü)
Cleveland Ardiyesi
Fraz F.
Enayi
Öylesine Bir Gün

Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü Turan Karataş

Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü









Edebiyat terimleri, bu sahada bir birikime kavuşmak, dahası uzmanlaşmak isteyenlerin bilmesi gereken konuların başında gelmektedir. Terimleri tanımadan edebiyat meselelerine sıhhatli, gerçekçi bir yaklaşım sağlamak mümkün değildir. Söz konusu sahanın "anlam kodları" sayılan edebiyat terimleriyle ilgili olarak bugüne dek bazı kitaplar yazıldı, yayımlandı. Hepsinin kendince bir hizmeti oldu. Ne var, gelişen, değişen edebiyat dünyamızın gereksinmelerini karşılamada yetersiz kaldılar; çoğu kendi dönemine mahpus ve mahkûm oldu. Eskiyi derleyip toparlayacak, yeniyi ekleyecek bir çalışmaya ihtiyaç vardı; bu kitap, bu ihtiyaçtan doğdu.

Terimleri tanıtmak ve açıklamakla yetinmeyip örneklerle ilmi izahına çalışan ve doyurucu bilgiler veren elinizdeki kitap, bunlara bir yenisini eklemekle kalmıyor, şimdiye kadar yazılanların eksikliklerini tamamlamak, daha kuşatıcı olmak iddiasını da taşıyor. Bu alanda var olduğuna inandığımız eksikliği, kısmen tamamlamayı ve terimlerle ilgili bazı zihin karışıklıklarını gidermeyi de amaçlıyor bu kitap.

Akçuraoğlu Yusuf Üç Tarz-ı Siyaset

Akçuraoğlu Yusuf Üç Tarz-ı Siyaset



https://yadi.sk/i/WBwh-E3OpofWr



Yusuf Akçura, Kazanlı Yusuf Akçura (Tatarca: Yosıf Aqçura; 2 Aralık 1879[1] Ulyanovsk, Simbir - 11 Mart 1935, İstanbul), Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar yazar ve siyaset adamı.
Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyelerindendir. TBMM'de 2, 3 ve 4. dönem İstanbul milletvekili, 5. dönemde 1935'te Kars milletvekili olarak mecliste yer almıştır. 1904 yılında yayımladığı Üç Tarzı Siyaset adlı makalesi Türkçülük akımının manifestosu kabul edilir.
Akçura’nın Türkçü düşünce tarihindeki yeri, çağdaşı olan Ziya Gökalp'in gölgesinde kalmıştır fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün çalışma arkadaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kültürel yapısının oluşmasında katkıları olmuştur.
Yusuf Akçura'nın Türkçü fikirleri, Sovyetlerin çökmesi ve Orta Asya'daki Türk Devletleri'nin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla yeniden güncellik kazanmıştır.

Vasfi Mahir Kocatürk - Divan Şžiirinde Meşhur Beyitler

Vasfi Mahir Kocatürk - Divan Şžiirinde Meşhur Beyitler

https://yadi.sk/d/9Mh7gw3lprCbG


Eserleri. Edebiyat hayatına şiir yazarak başlayan Vasfi Mahir,
 daha sonra şiiri tam olarak bırakmamakla beraber hazırlamayı
düşündüğü Türk edebiyatı tarihiyle ilgili bol miktarda malzeme
toplamaya yönelmiş ve bunların bazılarını antolojiler halinde
yayımlamıştır. Bir kısmı ölümünden sonra basılan sayısı ellinin
 üzerindeki eserlerinin başlıcaları şunlardır: Şiir kitapları: Tunç
Sesleri (Kastamonu 1935), Geçmiş Geceler (İstanbul 1936),
Bizim Türküler (İstanbul 1937), Ergenekon (İstanbul 1941),
Hayat Şarkıları (Ankara 1965). Manzum tiyatroları:
On İnkılâb (İstanbul 1933), Yaman (İstanbul 1933), Sanatkâr (Ankara 1965).
 Antolojileri: Şâheserler Antolojisi (I-II, İstanbul 1934, 1939),
 Divan Şiiri Antolojisi (İstanbul 1947), Tekke Şiiri Antolojisi (Ankara 1955),
 Şiir Defteri (Ankara 1956), Hikâye Defteri (Ankara 1958),
Saz Şiiri Antolojisi (Ankara 1963), Türk Nesri Antolojisi (Ankara 1963),
 Divan Şiirinde Meşhur Beyitler (Ankara 1963), Eski Yunan ve Latin Şiirleri (Ankara 1965),
Türk Edebiyatı Antolojisi (Ankara 1967). Edebiyat incelemeleri:
 Fransız Edebiyatı (İstanbul 1934), Yeni Türk Edebiyatı (İstanbul 1936),
 Namık Kemal (Ankara 1955). Ayrıca liseler için İzahlı Türkçe Metinler
(İstanbul 1945), Metinlerle Türk Edebiyatı (I-IV, İstanbul 1951-1953)
 adlı eserleriyle Ömer Hayyâm’dan, Heine’den ve Baudlaire’den şiir tercümeleri vardır.

Zihniyetler Alex Mucchielli

Zihniyetler Alex Mucchielli




https://yadi.sk/i/XiTNJ3a2prBQg




İçindekiler:

- Kültür ve Zihniyet
- Zihniyetlerin Antropolojik Çerçevesi
- Zihniyetlerin Oluşumu
- Zihniyetlerin Evrim ve Değişimi
- Zihniyetlerin İncelenmesi

Muhiddin Arabi - Lübb'ül Lübb - Özün Özü

Muhiddin Arabi - Lübb'ül Lübb - Özün Özü




https://yadi.sk/i/qXomCeVkpofxj



LÜBB'ÜL LÜBB ÖZÜN ÖZÜ


Yazarı: MUHİDDİN-İ ARABİ
Çeviren: İ.HAKKI BURSEVİ
Hazırlayan: ABDÜLKADIR AKÇİÇEK

Yayınevi: RAHMET YAYINLARI
Yayın Yeri: İSTANBUL
ISBN NO:
Yayın Yılı: 1968

Dili: Türkçe

Aydın Yabancılaşması Mahmut Çetin

Aydın Yabancılaşması  Mahmut Çetin




https://yadi.sk/i/g4VWjXsjprDCU


Araştırmacı-yazar Mahmut Çetin'in kaleme aldığı Aydın Yabancılaşması adlı araştırma yayınlandı. Aydın Yabancılaşması, (üstseçkin heterodoksi) başlığı altında Türk aydınının yabancılaşma süreçlerini ele alıyor.

Mahmut Çetin kitabın önsözünde konuya genel yaklaşımını şöyle özetliyor: 'Aydın Yabancılaşması', kronolojik manada bir batılılaşma tarihi değildir... 'Aydın Yabancılaşması'nda bir çözülmenin zihniyet planındaki süreç, aşama ve ilişkileri kavram ve kişiler bazında tespit edilmek istenmiştir.

'Aydın Yabancılaşması' adlı çalışmamız, Türk aydınının düşünce değişim halkalarını incelemektedir. 'Aydın Yabancılaşması'nda gelenek karşıtı cephenin zevkçilik, heterodoks inançlara yöneliş, masonluk, pozitivizm, sosyalizm ve kozmopolitizm şeklinde oluşan değişim aşamaları ele alınmıştır.

'Aydın Yabancılaşması'nda yer alan ara bölümlerde, birbiriyle zıt gibi görünen anlayışların, ülkemizdeki heterodoks inançlarla kaynaştıklarını ve giderek kozmopolit bir ortak cephede, nasıl aynileştiklerini de göreceğiz.

Kamile İmer Dilde_Değişme_ve_Gelişme_Açısından_Türk_Dil_Devrimi

Kamile_İmer_-_Dilde_Değişme_ve_Gelişme_Açısından_Türk_Dil_Devrimi




https://yadi.sk/d/82O07i-8prDm7


1946’da Salihli’de doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nü bitirdi (1967).
1974’te doktorasını tamamladı, 1985’te doçent, 1992’de profesör oldu. 1979-1980 yıllarında Viyana

Üniversitesi’nde Dilbilim ve Doğubilim (Orientalistik) Enstitülerinde araştırmalar yaptı.
    TRT Ankara Radyosu’nda çalıştı (1967-1971). Ankara Üniversitesi Yabancılar İçin Türkçe Kursu

Müdürlüğü’nde okutman olarak ders verdi (1971-1977). Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde;
 önce Türk Dili ve Edebiyatı, kuruluşundan itibaren de Dilbilim Bölümü’nde öğretim üyesi olarak
 çalıştı (1977-2001). Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görev yaptı (1999-2004) ve bu üniversitede Eğitim
Fakültesi’ndeki Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nü kurdu. Başkent Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
 Bölümü’nde (2005-2007) ve Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Eğitim Bilimleri
Enstitüsü’nde (2005-2006) ders verdi.
    1980-1983 yıllarında Türk Dil Kurumu’nda Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı ve aylık Türk

Dili dergisinde yazı kurulu üyesi olarak çalıştı (1982-1983). 1990’daki ilk sayısından itibaren 2010
yılı sonuna kadar Dilbilim Araştırmaları (DA) adlı süreli yayının eş editörü ve aktif yayın kurulu üyesi olarak
görev yaptı.

 Ayrıca Türk Dilleri Araştırmaları adlı süreli yayında Yayın Kurulu Üyesi (1992-1999), Ankara Üniversitesi
 Yayın Etkinlikleri Komisyonu Üyesi (1995-1996), UNESCO Türkiye Milli Komisyonu İnsan Bilimleri İhtisas
Komitesi Üyesi
(1993-1995), Kültür Bakanlığı Dünya Klasikleri Yayın Danışma Kurulu Üyesi (1997-2001), Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu Üyesi (2000-2004)
 olarak da görev yaptı. 1987’deki 1. Ulusal Dilbilim Kurultayı’ndan itibaren çeşitli yıllardaki ulusal ve
 uluslararası Türk dilbilim kurultaylarında (ICTL) düzenleyiciler arasında yer aldı ve seçici kurul üyeliği yaptı.
    1973’te ‘Cumhuriyet Çağında Dilimiz’ konulu Yunus Nadi Armağanı’nda üçüncülük, 1999’da Ankara
 Üniversitesi Sosyal Bilimler Dalı Bilim Ödülünü aldı.
    Yurt içinde ve dışında düzenlenen toplantılara bildirilerle katıldı, özellikle dilde değişme, dil ilişkileri,
dil ve toplum ilişkileri, dil planlaması alanında makaleler yayınladı. Ortak yayınlar ve editörlükler
dışında başlıca yapıtları şunlardır: Dilde Değişme ve Gelişme Açısından Türk Dil Devrimi (1976),
 Türkiye Türkçesinde Kökler (1976), Dil ve Toplum (1990), Türkiye’de Dil Planlaması: Türk Dil Devrimi
(1998, ikinci baskı 2001), Dilbilim Sözlüğü (2011, A. Kocaman ve S. Özsoy ile birlikte).

Kürtçe / Türkçe - Fransızca - İngilizce Sözlük

Kürtçe / Türkçe - Fransızca - İngilizce Sözlük       




https://yadi.sk/i/2_BS0du8prEGH



Kürtçe / Türkçe - Fransızca - İngilizce Sözlük
Yazar: J. Blau
Çevirmen: Fetullah Kakioğlu
Basım yeri: İstanbul
Basım Tarihi: 1991
Sayfa Sayısı: 342 s.
Ebat: 14x20
Açıklama:

Hasan Akdağ - Arap dilinde edatlar-tekin (1996)

Hasan Akdağ-Arap dilinde edatlar-tekin (1996)



https://yadi.sk/d/pvSMaFEcprEiD




ARAP DİLİNDE EDATLAR


Yazarı: HASAN AKDAĞ
Çeviren:
Hazırlayan:

Yayınevi: TEKİN YAY-1996
Yayın Yeri: KONYA
ISBN NO:
Yayın Yılı:

Dili: Türkçe

Yöntem Araştırmaları Jean-Paul Sartre

Yöntem Araştırmaları

Orjinal isim: Questions de methode



https://yadi.sk/d/tZukhgSrprFGg


Sartre, Yöntem Araştırmaları'nı, 1960 yılında yayımlanan ve tarihle hesaplaştığı başyapıtı Diyalektik Aklın Eleştirisi'ne bir ön metin olarak kaleme almıştır.

Kitap, "Marksçılık ve Varoluşçuluk," "Dolayımlar Sorunu ve Yabancı Disiplinler," "İleriye Gidişli-Geriye Dönüşlü Yöntem" ve "Sonuç" başlıklarını taşıyan dört denemeden oluşmaktadır. Sartre, Marksçılık ve varoluşçuluk arasında bir köprü kurmaya çalışırken, bireyin gelişiminin açıklandığı sınıf, topluluk, aile çevresi gibi ortamları irdeler, diyalektik anlayışın açımlanmasını yapar.

Türkçe (Orijinal Dili:Fransızca)
186 s. -- 3. Hamur-- Ciltsiz -- 13 x 19 cm
İstanbul, 0

Kuranın Altın İkliminde M. F. Gülen




https://yadi.sk/d/hiWptDp8prFzE



Kur'ân-ı Kerim... Allah(c.c)'ın insanoğluna en büyük armağanı. Kulluğun şuurunu elde edip varlığın idrakine varmanın yegâne anahtarı. İnsanın ve kâinatın sırlarını açığa çıkaran, insanları birbirine yük olmaktan kurtaran, hayatı anlamlı hale getiren ilâhi beyan.

İnsanoğlunun kadim yolculuğunda ona bahşedilmiş hayat kadar önemli bir emanettir Kur'an.

Hayatı tamamlar, varlığa anlam katar. Yeryüzündeki hiçbir kitap onun kadar kapsamlı ve kuşatıcı değildir. Âlemler onda gizli, o ise varlığın özü gibidir. Her şey, herkes onda kendini bulur. Bulunamayan her ne ise Kur'an-ı doğru okuyamamaktan ve ondan uzak kalmaktan kaynaklanmaktadır. Hadisin ifade ettiği şekilde 'Kur'an bir vadide, insanlar da bir vadide' ise yüce kitabın insanoğluna önemli bir hidayet kaynağı ve yol gösterici olması beklenemez.

Günümüz insanlarının kendilerine ve çevrelerine yabancılaşması kelimenin tam anlamıyla Kur'an'a yabancılaşma ile yakından ilgilidir. Zaman ihtiyarladıkça ve insanoğlu hayatın her kademesinde yeni arayışların peşine düştükçe Kur'an mucizesinin himmet ve gayretine muhtaçtır. Onun her gün gençleşen taze beyanları, her asrın ilim ve fikir insanlarını aydınlatacak, tıkanan ufukları açacak sihirli bir anahtar gibidir.

M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Kur'an-ın Altın İkliminde isimli kitabı, Kur'an-ı Kerim'i doğru anlama ve onun aydınlığında hem içe hem de dışa dönük yeni keşifler yapmaya zemin hazırlıyor. Tüm devirlere hitap eden ilâhi kelâma bugünden yöneltilmiş orijinal bir bakış sunuyor. Kitabın sayfaları arasında insan
kendini bir kez daha keşfediyor. Yaratıcının beyanına muhatap olmanın çoşkusunu, ayrıcalığını derinden hissediyor.

Kur'ân'ın ifade üstünlüğü, üslubundaki mucizelik, kendine has ifade dili ve karakter tasviri, gaybe ait verdiği haberleri, ilmi gelişmelerdeki yön göstericiliği ve insan terbiyesindeki etkisi gibi bir çok bakış açısının ele alındığı kitap, yazarın hayatını adadığı yüce kitabı anlattığı önemli bir şaheser.

Kur'ân'ın Altın İkliminde, insanı merkeze alan günümüz dünyasının bireysel ve sosyal analizlerini de içinde barındıran bir Kur'ân analizi ortaya koyuyor. Bu bakış açısıyla okuruna yaşananları doğru tahlil etme şansını sunuyor. Kur'ân-ı Kerim'in sırlarını keşfetmede, onun dilini çözmede ve hakikatini yaşamada önemli bir fırsat olarak okurunun karşısına çıkıyor, akla gelen sorulara ve maksatlı sorgulamalara aklı ve kalbi tatmin edici cevaplar veriyor.

Kur'an-ı Kerim'deki sırlı harfler neyi anlatıyor?, Besmele ve Fâtih'a sureleri arasında nasıl bir münasebet vardır?, Kur'an, göğün genişlemesi tabiriyle neyi anlatıyor? Ana rahminde yavrunun oluşmasını, sütün meydana gelmesini nasıl anlatıyor? Kur'an'da bahsi geçen kavimler arasında İsrailoğullarına neden sık sık vurgu yapılıyor? gibi bir çok sorunun ilmi ve edebi yaklaşımlarla ele alındığı kitap aynı zamanda Kur'an'ı doğru ve eksiksiz anlama adına önemli bir rehber.

İlâhî beyânın enginliğinde yürümek, tıkanan ufukları açmak, hayatı ve kâinatı yeniden tanımak, insanoğlunun kadim macerasından bugüne,bugünden geleceğe aydınlık bir yol bulmak için Kur'an'ın Altın İklimi'nde seyahat etmeye hazır mısınız?